‘Issız bir adaya düştüğünüzde yanınıza alacağınız üç şey ne olurdu?’ Bu çoğu kişinin bildiği bir sorudur. Çoğu zaman yemek, su, telefon, kitap gibi cevap verilir. Tabii ki insanlar bu soruyu çok ciddiye almazlar çünkü “Benim ıssız bir adaya düşme şansım zaten yok veya çok az.” diye düşünürler. Bir süre önceye kadar Fatih de böyle düşünüyordu. Ona ne zaman bu soru sorulsa çok düşünmeden cevap veriyordu. Fakat bu düşüncesi geçen sene olan olaylardan sonra değişti. İşte Fatih’in yaşadığı olaylar.
Fatih sıradan bir insandı. İyi bir işi vardı ve her sene tatile gidiyordu. İşte bu olay tam da o tatillerden birinde oldu. Fatih tatilde Amerika’ya gitmeyi planlıyordu. Bunun için çantalarını hazırlamış, uçak biletini almış ve planını yapmıştı. Uçağına bir sonraki gündü ve bu yüzden çok heyecanlıydı. O gece sabırsızlıktan uyuyamamıştı. Sonraki gün geldiğinde havaalanına gitti ve uçağına binmeye hızılandı. Uçağın kalkmasını beklerken “Hava şartları yüzünden uçuş bir saat ertelendi.” duyurusu yapıldı.de Ve böylece beklemeye devam etti. Artık zaman gelince uçağa bindi ve yolculuğu başladı. Yol gayet sakin geçiyordu, hava iyileşmişti. Dışarıdaki okyanusa bakıyordu. Fakat aniden bir fırtına başladı ve uçak sallanmaya başladı. Uçaktaki herkes panik olmuştu. Aniden Faith uçağın alçaldığını hissetmeye başladı ve düştüklerini anladı. Onlar hızla aşağıya inerken hostesler herkesi sakinleştirmeye çalışıyorlardı. Artık Fatih her şeyin bittiğini düşünüyordu ve düşme anını bekliyordu. Ve aniden olan oldu. Uçak okyanusta bir adanın yanına düştü.
Tam düşme anında Fatih bayıldı ve uzun bir süre de uyanamadı. Artık uyandığında ne olduğunu hatırladı ve hemen adaya koştu. Orda 3 kişi daha vardı fakat diğerleri kurtulamamıştı. Şuan yanlarında sadece 3 çanta, uçaktan kalma 4 tabak yemek ve 1 şarjı bitmiş telefon vardı. Orda uzun uzun konuşmaya başladılar. Oradan nasıl kurtulabileceklerini tartışıyorlardı. Aralarından biri telefondan sinyal verebiliriz, dedi. Ama telefonun şarjı bitmişti ve tabii ki adada onu şarj edebilecek bir şey yoktu. Bundan sonra biri geçen başka uçak veya gemilerin görmesi için işaret yapabiliriz, dedi. Bunun üzerine çantalardaki kıyafetleri çıkarıp “YARDIM EDİN” diye büyük bir işaret yaptılar. Eğer buradan bir uçan geçerse bunu mutlaka görebilirdi. Ama bir uçağın gelmesi uzun sürebilirdi bunun için orada nasıl yaşayabileceklerini düşünmeye başladılar. Onlar tartışırken Fatih kendi kendine “Başıma bunların geleceğini bilseydim ‘Issız bir adaya düştüğünüzde yanınıza alacağınız üç şey ne olurdu?’ diye sorulduğunda uzun uzun düşünürdüm. Nereden bilebilirdim?” diye düşündü. Bu sırada diğerleri uçaktan kalan yemekleri yemeye başlamışlardı bile. Fatih de onlarla birlikte yemeği yedi. Bu onların tek yemeğiydi ve artık başka yemek bulmaları gerekiyordu. Bir sonraki gün okyanustaki balıkları tutmayı denediler. Bu işe yaradı ve o güne yetecek kadar balık tuttular. Yemeğin yanında su da bir problemdi. Başta deniz suyunu içmeyi denediler ama su tuzlu olduğu için işe yaramadı. Uzun süre düşündükten sonra Fatih su için ne yapabileceklerini buldu. Uzun sürmesine rağmen küçük bir filtreleme makinesi yaptı ve tuzlu sudan -zorlukla- tuzu ayırmayı başardı.
Artık 1 haftadır adada yaşıyorlardı, ordaki yaşama alışmışlardı. Ne kadar zor olsa bile yaşayabiliyorlardı. Ama tam 1 hafta sonra oradaki uçak kazasını incelemeye gelen bir gemi onları gördü. Artık kurtulmuşlardı. Gemi onları geri götürürken Fatih ıssız bir adada kalsam yanında getirmesi gereken 3 şeyi bulmuştu. Bir telefon -bir sinyal gönderebilmek için- ,balık oltası -yemekiçin balık yakalamak için- ve su bir filtresi -deniz suyunu içilebilir yapmak için-.