Bir gün gözlerimi açtığımda bir adada buldum kendimi. Önce baktım burası neresi. Buranın bir ada olduğunu anlamıştım. Çok geç olmuştu. Yatma zamanı gelmişti. Çantamda neyse ki battaniye vardı. Battaniyemi örtüp uyudum. Uyandığımda güneş doğmuştu. Aslında sıcaktı. Battaniyeye gerek yoktu. Paketlenmiş çorbamı içtim. Gerçi her yerde meyve ağacı vardı. Suluğumdan suyumu içtim. Gerçi bir tane su kaynağı vardı.
Birden aklıma bir şey geldi. Burada hep kalacak mıydım? Tabi ki hayır! Bir sal yapıp pusulayla geri dönebilirdim. Keşke yanıma ip, testere ve pusula alsaydım. Başıma bunların geleceğini bilseydim “Issız bir adaya düştüğünüzde yanınıza alacağınız üç şey ne olurdu?” diye sorulduğunda uzun uzun düşünürdüm. Nereden bilebilirdim? Şimdi ne yapacaktım?
Adada bir gezeyim dedim. Birden bir arkadaş gördüm. Onun gerekli şeyleri vardı. Ondan gerekli şeyleri aldım. Bir sal ve bir pusulam olmuştu. Onun ismi Mila’ymış. Onunla birlikte eve döndük. Onun evini bulmasına yardımcı oldum.