Issız Ada

Yıl 1678. İspanyada bir gemiye görev verilmişti. Bende dahil ülkede başka ülkeleri görüp gezmek isteyen  insanlar bir gemiye bindirilmişti. Tabi biraz zordu. Geminin rotası önce İngiltere ,Fransa, Hollanda ardından Belçika’ydı. Belçika ve Hollanda’ya gitmek isteyenler otobüslerle götürülecekti. Ben Fransa’ya gidecektim. Saat 09:45 idi. Bu saatte geminin kalkması gerekiyordu

Ben bu günlüğümü yazarken gemi seyahati başlamıştı. Geç kalmıştım! Koşa koşa yetişmeye çalıştım. Geldiğimde gemi neredeyse kalkıyordu ve güvenlik beni durdurdu.

“HEY! Gemi kalkıyor. Neredesin sen?

Bir an ne diyeceğimi bilemedim.

“Efendim koşa koşa geldim gemi çoktan kalkmış rica etsem beni alır mısınız?”

“Tamam tamam alırız ama sakın bir daha geç kalma.

 

Ve gemi yavaş yavaş gitmeye başladı Hollanda ve Belçika’ya gidecekler otobüslere bindirildi ve devam edildi. Gemi Fransa’ya varmadan önce bir deprem olmuştu. Diğer insanlar kaçmayı başarmıştı ama ben gemide yalnız kalmıştım! Deprem gemiyi sarstı ve gemi parçalara ayrıldı. Uyandığımda gördüğüm şey denizdi ve kumların üzerinde yatıyordum. Bir adaya gelmiştim. Oldukça tanıdık geliyordu. Adanın içine baktığımda bir şey göremedim. Çocukken bana arkadaşlarım hep şöyle sorardı: Issız bir adaya düşsen yanına ne alırdın? Şuan bu soruyu gerçekten düşünüyordum. İçimden “Başıma bunların gelebileceğini nerden bilebilirdim. “Issız bir adaya düştüğümüzde  yanımıza alacağımız 3 şey ne olurdu?” diye sorulduğunda uzun uzun düşünürdüm nerden bilebilirdim? Kafamdaki bu değişik soruları bırakıp yemek bulamaya çıktım derken bir sürü evin olduğu bir alan gördüm.

 

. Ama aklıma daha önemli bir şey takıldı. Kafamdaki bu deli soruları bırakıp harekete geçtim. Gemilerin parçasından kendime bir çadır yapmayı başardım. Gemideki silahları avlanmak için yanıma aldım. Gemiden çıkan konserve yiyecek içecek demeden aldım. Kendime yaşayabilecek bir alan kurmuştum! Bu mutlulukları bırakıp adaya keşfetmeye çıktım. Yanıma aldığım tüfekle birkaç kuzu vurdum bazıları kaçtı. Kuzlardan aldığım etleri eve götürdüm. Adada bir dağ vardı. Aklıma oraya daha kolay bulunmak için bir direk dikmek geldi.

Fakat olan oldu birini bana doğru koşarken gördüm. Hemen tüfeğimi aldım. Biraz dikkatli baktığımda Bana doğru koşan insanın arkasından korsanların koştuğunu gördüm! Hemen bir şey yapmalıydım. Tüfeğimi alıp oraya doğru ateş açtım. Korsanlar kokup kaçtı. Korsanların kovaladığı kişiyi aslında bir çocukmuş! Adı da Aldrick. Aldrick’e hemen yemek verdim. Gemi Seyahati diye bir kitap duymuştum. Bir arkadaşım okuyordu. Kitabın kahramanlarından tek hatırladığım Aldrick idi. Bir süre sonra aldrick bana biraz altın ve birkaç yemek verdi. Yemek diyorum çünkü ne olduğunu bilmiyordum. Aldrick bir tür balık olduğunu ve çok sağlıklı olduğunu söyleyince yedim. Tadı çok güzeldi. Bu adada toplam 16 yıldır yaşıyorum ve daha bir gemi görmedim arkama baktığımda Aldrick’i bir İspanyol gemisinin üzerinde güverteden el sallarken buldum.

 

(Visited 80 times, 1 visits today)