Elimde tuttuğum gazete parçasını katlayıp cebime sıkıştırdım. Bu haber çok eğlenceliydi. Hani herkese sorarlar ya ‘’Issız bir adaya düşsen yanına alacağın üç şey ne olurdu?’’ Benim cevabım her zaman: kitap, kıyafet, telefon olmuştu. Ama şimdi bunu gerçekleştirme şansı veriliyordu bizlere. Bu üç günlük turda, yanıma alacaklarımın iyi ve kötü sonuçlarını her yönden düşünmeliydim. Acaba katılsa mıydım? Ben bunları düşünürken arkadan annemin sesini duydum.
-Alara, kahve ister misin kızım?
-Olur annecim, hayır diyemem.
Belki de bir kahve eşliğinde bu konuyu anneme anlatabilir, onu ikna edebilirdim. Zaten artık kocaman bir kız olmuştum. Kendi başımın çaresine bakmam gerekiyordu. Değil mi?
İki dakika sonra annem elinde kahve fincanlarıyla odamın kapısında göründü. Bir tanesini aldım ve içmeye başladım. Bir an önce bu konuyu açmam gerekiyordu.
-Anne, ben artık kocaman bir kız oldum. Yani kendi kendime bazı şeyleri yapabilirim.
-Evet annem de, nereden çıktı şimdi bu?
-Ya tamam çok uzatmayacağım. Bugün gazetede bir haber gördüm. Issız bir adada üç günlük tur. Katılabilir miyim?
-Issız ada mı?
-Evet, çok eğlenceli. Lütfen katılayım, lütfeeen.
-Babanla konuşmamız lazım önce. Ben kendi kendime buna karar veremem.
-Offf! Tamam, sen konuş o zaman ben uyuyacağım. Umarım ikna edebiliirsin.
-Tamam,ederim sen merak etme ,iyi geceler kızım.
-İyi geceler annem.
Çok uykum geldi. Kahve içip uykusu gelen tiplerdendim ben. Yarın haber alırdım nasıl olsa.
…
– Alaraaa, kalk hadi bak sana bir haberim vaaarr!
Sabah annemin böyle neşeli neşeli bağırmasıyla uyandım.
-Ne oldu yaaa? Uykum var benim.
-İyi o zaman sen uyu. Ada’ya da ben giderim.
-NEEEEE!
-Baban izin verdi. Kalk hadi başvurunu yapalım.
Ne diyeceğimi bilemeden yataktan atladım. O kadar mutluydum ki.
Hemen gazete kağıdının aşağısında verilen siteye girdik ve başvurumu tamamladık. Sonra da annemin hazırladığı kahvaltıyı hızlıca yedim ve odama çıktım. Şimdi düşünmem lazımdı. Yanıma alacağım üç şey ne olacak? Bunları bir kağıda yazmaya karar verdim.
Aklıma ilk gelen şey yine kitaplarım olmuştu. Çok seviyordum onları. Orada belki okumayacaktım ama yine de almaya karar verdim. En sevdiğim kitap olan Harry Potter ve Melez Prens’i çantama attım. Sıra geldi ikinciye. Ayy, aklıma gelmiyor. Dikkatli düşünmem lazım. Ne olur ne olmaz yani. Buldum. Tabiki de telefonum. Evet, kesinlikle bu. Son olarak da yanıma pijama takımımı alacaktım. Bu muhteşem listeye bakarak çantamı hazırladım. Annemden yardım almadan, kendim hazırlanmak istemiştim. Gitmeme iki gün kalmıştı zaten.
(…2 GÜN SONRA…)
Adaya uçakla gidecektik ve ben daha da heyecanlandım. Annemler beni havalimanına bıraktılar ve oradaki görevli abla bana yardımcı oldu. Yolculuk dört saat sürecekti. Kitabımı aldım ve okumaya başladım.
(…4 SAAT SONRA…)
Ada’ya ayak bastığımızda havanın çok soğuk olduğunu gördüm. Kıyafetlerime iyice sarınıp benim için olan çadıra girdim. Saat 19.30 olmuştu ve telefonumun şarjı çok azalmıştı. Peki ben ne yapmıştım? Yanıma şarj aletimi almayı unutmuştum! Ayy gerçekten delireceğim. Hemen annemleri aramak ve haber vermek istedim.
Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor, lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.
Aaa, telefon çekmiyor. Ben bunu nasıl akıl edemedim. Off bakın size söylüyorum, gerçekten delireceğim.
On dakika kadar sonra akşam yemeği için kamp ateşinin etrafında toplandık. Zaten çok kalabalık bir grup değildik. On kişiydik. Yemeğimizi yerken sohbet ettik, tanıştık ve bol bol güldük. 20.45’e kadar beraber zaman geçirdikten sonra, hepimizin uykusu geldiği için çadırlarımıza geçtik.
Bugün benim için çok yorucuydu. Yastığa kafamı koyduğum an uyuyakalmışım.
…
-Arkadaşlar! Hadi artık uyanın.
Sabah saat 8.30’da uyandık. Kahvaltımızı yaptık ve çevrede dolaşmak için izin aldık. Ben nedense tek başıma takılmak istiyordum. Dünkü kıyafetlerimi giyip dolanmaya başladım. Etraf çok sessiz ve güzeldi. Masmavi deniz, ağaçların o muhteşem görüntüsü, çiçeklerin mis gibi kokusu… Birkaç fotoğraf çekmek istedim ama şarjım bitmişti. Üşüyordum. Canım sıkılıyordu. Tam o sırada yerde gezen bir yengeç gördüm ve büyük bir çığlık attım. Etrafımda toplanan insanlar beni sakinleştirmeye çalışıyor, ama olmuyordu. Nereden düştüm ben buraya?
Kamp alanına dönünce çadırıma geçtim. Hiçbir şey yapmayacak, sadece kitap okuyacaktım. Saat de çok erkendi zaten. Keşke gelmeseydim. Böyle gezi mi olur? İnsan biraz eğlence falan düzenler. Ayy neyse, sakin olmalı ve kitabımı okumalıyım.
(…EVE DÖNÜŞ GÜNÜ…)
Şimdi evime geldim ve gerçekten çok mutluyum. Size yemin ederim sonraki iki günüm de aynı geçti. Yani sıkıcı. Kitabı bitirdim. Yanıma aldığım en doğru şey buydu galiba. Pijamalarım ince olduğu için hiç işe yaramadı. Telefon deseniz zaten beni yarı yolda bıraktı. Başıma bunların geleceğini bilseydim’ Issız bir adaya düştüğünüzde yanınıza alacağınız üç şey ne olurdu?’ diye sorulduğunda uzun uzun düşünürdüm. Nereden bilebilirdim? Siz siz olun, Issız bir adaya giderken yanınıza aldıklarınıza dikkat edin. Benden söylemesi 🙂