Issız Ada

Burnuma gelen hafif ve taze nergis kokuları beni uyandırdı. Dışarıdan gelen güneşin sarımsı ışık hüzmesi adeta bir tablodan fırlamış bir sahneyi andırıyordu. Yataktan kalktım. Banyoda dişlerimi fırçaladıktan sonra odadaki eşyalarımı toparlamaya başladım. Tam o sırada kapı çaldı. Gelen Kayra’ydı bütün eşyalarımı topladığımdan emin olmak için geldiğini söyledi. Onun da yardımıyla hemen işim bitti. Odadan pansiyonun ana girişine geldikten sonra anahtarları teslim ettim. Dışarı çıktığımızda son bir kez bu güzel ve şirin pansiyona bir kez daha baktım. Daha önce hiç bu kadar güzel gözükmemişti gözüme. Ama artık bu ilk ve sondu. Çünkü bir daha buraya gelmeyecektim. Normalde neredeyse hiç dışarı bile çıkmadığım yer artık benim için bir yabancıydı. Eşyalarımı taksiye yerleştirdim. Arka koltuğa yerleştim ve hemen çantamdaki siyah ama bir o kadar da esrarengiz bir ruh taşıyan güncemi çıkardım. Bugünkü düşüncelerimi ve yaşadığım olayları yazmaya başladım. Ne de olsa aksatamazdım. Eğer aksatırsam doktorumun bana çok kızacağını biliyordum. Bu sebeple hızlı ve bir o kadar da gelişigüzel bir biçimde yazmaya başladım.

Bir süre sonra kliniğin önüne geldik. Taksiden eşyalarımız alındıktan sonra, klinik çalışanları tarafından odalarımıza yerleştirildi. Bu yeni oda oldukça aydınlıktı. Ama bu beni üzdü çünkü oldum olası aydınlığı hiç sevmemiştim. Ama yapabileceğim bir şey yoktu zaten. Tüm bu düşüncelere dalmışken kapım çalındı. Gelen ne Kayra ne de eşyalarımı taşımakta bana yardım eden hizmetliydi. Bu gelen benim hiç sevmediğim ama mecburen konuşmam gereken doktorumdan başkası değildi. Bana onu takip etmemi söyledi. Şimdiden testlere alınmaya başlayacağımı hiç düşünmezdim ama sesimi çıkaramadan onu takip ettim. Hastanenin her köşesi gibi bu geldiğimiz oda da aydınlık ve ferah gözüküyordu. Doktorum Hale bana eliyle oturmamı işaret etti. Bunun üstüne köşedeki dosyayı alıp o da benim bir metre ötemde olan sandalyeye oturdu. İlk başta genel olarak bana neden bu testleri ve anketleri soracağını anlattı. Kendi akıl ve zihin salığımı kontrol ve seviyesini ölçmeye dayanan küçük ve çok da streslenmemem gerek bir test olduğunu söyledi. Ve testten önce sakinleştirmek adına bir iğne vurulacağını söyledi. Çok saçma gelse de başımı sallamakla yetindim sadece. Ardından önüme bir belge koydu. Bu belge testten önceki alacağım ilaç için izin belgesiydi. Hale bana okumam gerektiğini söyledi. Ama ben şöyle bir göz gezdirdikten sonra hemen imzaladım. Çünkü çok fazla madde vardı ve ben de uğraşmak istemediğim için hepsini okumadım.

Sadece bir soru soracağını ve beni fazla yormak istemediğini söyledi. Soru çok basit ve kolay yerden gelmişti. “Issız bir adaya düştüğünüzde yanınıza alacağınız üç şey ne olurdu?” Hemen cevapladım: içecek, yemek ve çakı. Bunu duyan Hale bana baktı ve sinsi bir gülümseme geçirdi içinden. Bunun ne anlama geldiğini sormak istedim, fakat o benden önce davrandı ve bana yanıtımdan emin olup olmadığımı iki kere sordu. Ona ikisinde de emin olduğumu söyledim. Ardından gözlerim kararmaya başladı. Hareket etmeye çalışıyordum ama iyice donuklaşmaya ve bedenimin kontrolünü yitirmeye başladım. Son hatırladığım Hale’nin sinsi ve küstah bakışlarının artık bıyık altında değil artık apaçık ortada olduklarıydı.

Gözlerim yavaş yavaş aralanmaya başladı. Burnuma gelen hafif ve taze nergis kokuları beni uyandırdı. Çok neşeli ve hayat dolu bir şekilde uyandım. Bu kelimeleri daha önce de söylediğimi hatırladım. Ve bir anda kanım dondu. Hemen gözlerimi açtım. Gönül isterdi ki aynı sözcükleri yine aynı yerde söylemiş olsaydım. Ama önümde mavi deniz ve altımdaki kumdan başka hiçbir bir şey yoktu etrafımda. Bütün bunlara bir anlam veremedim. Bunun bir rüya olduğunu ve birazdan yine aynı odamda yine aynı saatte uyanmayı diledim. Daha önceden fark etmediğim ama ayağa kalktığımda gördüğüm sırt çantam çok büyüktü. Hemen içini açtım. İçinde: içecek, yemek ve çakı vardı. Kafamdan aşağıya kaynar sular döküldü. Ve bayıldım.

Bu sefer hava karanlıktı ve her şey aynı yerde kalmıştı. Kendime çalılardan küçük bir kulübe yaptım. Karnım acıkmaya başlamıştı ve ateşimi yaktım. Yemek yerken biraz şu anki durumuma kafa yordum. Bu nasıl olabilirdi. Hastanede bayılmış ama bir anda bu ıssız adada uyanmıştım. Bütün bunların bir rüya olduğunu tahmin ederek şu anki durumun keyfini çıkarmaya başladım. Hayatta kalmak için ihtiyacım olan her şey vardı. Ve burası huzurluydu. Mutlu hissetmeye başlamıştım bile. Yemeğimi bitirdikten sonra ateşi söndürdüm ve kulübenin içine uyumaya girdim.

Günler böyle tekrarlamaya ve monotonlaşmaya başlamıştı. Bütün adayı dolaşmış ama ben ve bitkilerden başka hiçbir canlıyı bulamadım. Ne bir kuş, ne bir yılan, ne bir böcek… Zaman geçtikçe sıkılmaya ve eskiden olduğum gibi depresyona girmeye başlamıştım. Konuşacak kimsem yoktu. Ben de kendimle konuşmaya başladım. Ama artık bu kendimle konuşma olayı normal bir evreyi aşmıştı. Bazı günler kendimle kavga bile eder hale gelmiştim. Yavaş yavaş akıl sağlığım bozulmaya başladı.

Buradaki altıncı ayımın sonunda artık sadece uyuyordum ve çok müşkül bir durumdaydım. Aklıma klinikteki o soru tekrar geldi. Başıma bunların geleceğini bilseydim ‘Issız bir adaya düştüğünüzde yanınıza alacağınız üç şey ne olurdu?’ diye sorulduğunda uzun uzun düşünürdüm. Nereden bilebilirdim? Bu sefer kesinlikle alacağım en önemli şey bir canlı olurdu. Konuşabileceğim bir canlı, sohbet edebileceğim, en azından duygularımı paylaşabileceğim bir canlı. Tüm bunların artık bana verilen ilaçtan olduğunu düşünmeye başladım. Belki de o zamandan beri kafamın içinde yaşıyordum. Belki de gerçekten ıssız bir adaya getirilmiştim ama artık bunların cevabı beni ilgilendirmiyordu. Son bir kez yaşadığım bu yere baktım, veda ettikten şu an bulunduğum hayata da huzurlu olmasa da sakin bir şekilde elveda dedim.

Gözlerim tekrar açılmaya başladı. Ölmüş olmalıydım ama hâlâ hayattaydım. Bu nasıl olabilirdi? Tam olarak kendime geldiğimde karşımda oturan Doktor Hale’yi gördüm. Her şey aynı bıraktığım gibiydi. Doktorum yine aynı yerde oturuyordu, bense aynı yerde yatıyordum. Her şey açıklığa kavuşmuştu sonunda. Aldığım ilaçlar kafamın içinde halüsinasyon görmeme neden olmuştu. İçimden keşke o formu imzalamadan önce okusaydım diye geçirdim. Ama zaten test artık bitmişti. Bu testin ileride ne işe yaradığını ve neyi ölçtüğünü hiç öğrenememiş olsam da, kendime bir pay çıkarmıştım yine de. Ne olursa olsun insanın yaşaması ve zihin sağlığını koruması için başka bir canlıya ihtiyacı vardı.

(Visited 83 times, 1 visits today)