İşitsel Sanat

Sanat hayatımızın bir parçasıdır. Görsel, bedensel veya işitsel olarak daima karşımıza çıkar. Ulu önder Atatürk’ün de dediği gibi ”Bir millet sanattan ve sanatkardan mahrumsa tam bir hayata sahip olamaz. Bir milletin sanat yeteneği güzel sanatlara verdiği değerle ölçülür.” Mustafa Kemal Atatürk’ün bu sözünün tamamına katılmakla beraber bu sözünün ilk cümlesinden yola çıkarak  yazımda işlemek istiyorum. ” Bir millet sanattan ve sanatçıdan mahrumsa tam bir hayata sahip olamaz.” İlk cümlelerimde bahsettiğim gibi görsel, bendensel ve işitsel olarak hayatımızın bir parçasıdır sanat. Ben sanatın görsel halinin ruha neşe verdiğini, bedensel halinin coşku verdiğini savunuyorum. İşitsel olanın ise türlü duyguları bize farklı farklı veya aynı anda yaşattığına inanıyorum.

Ben bir gününü dahi müziksiz geçirmeyen bir insan olmuşumdur daima. Müzikler benim için duygularımın dile gelme halidir. Bazen de hissetmek istediğim duyguyu yaşayabilmek için dinlerim. Müzik beni ağlatıp rahatlatanımdır, beni kendime sorgulatıp kendime getirenim, kendimle iletişime geçiren dostumdur. Müzik beni düşündüren, insani duygularımı kendime ispat ettirip kendime saygı duymamı sağlayanımdır. Zaman zaman sükunetimin habercisidir. İnsanlar sanata bakmak isterse bakabilir ancak hissetmek için görmek gerekir. Bahsettiğim görmek gözlerle değil ruh ile görmektir. Ben sanatı hissedebilmek için müziği seçtim. Benim müziği seçmem sadece müziği seçmem anlamına gelmez. Duygularımı seçtim, kendimi ifade etmeyi, düşüncelerimi, gözyaşlarımı ve gülüşlerimi seçtim. Ben sanatsız yaşayan insanlara anlam veremem. Kalplerinin taşlaştığına inanırım, hislerini çok içten yaşıyorlar diye düşünseler de bence bir parça sanatsız ( hatta bir parça müziksiz ) daima bir adım geridelerdir kendilerine, içlerindeki kendilerine.Sanattan kendini mahrum bırakmış insanlardan bahsettiğim gibi müzikten mahrum kalan insanların bendeki yerini konuşmayı istiyorum aslında sizlerle. Çünkü ben sanatın tercümanlığından bahsederken benim için sanatın işitsel işlevinin beni daha etkilediğini sizlere vurguladım. Benim için müziksiz hayat sürdüren insanları anlamak emin olun ki çok daha zor. Çünkü bahsettiğim gibi müziğin yeri bende çok başka. Benim dışımda müziğin etkisiyle duygularını kendine yahut dışarı yansıtan tanıdıklarımı da gördükçe müziksiz yaşayan insanların hayatlarına ve kendilerine karşı en büyük hatalarını işlediklerini düşünüyorum. Bu kanıya beni sürükleyen önemli etkenlerden biri de Nietzche’ın ”Müziksiz bir hayat hatadır” sözü olmuştur. Bu cümleye katılmakla birlikte müziksiz yaşayan insanların benim penceremden nasıl gözüktüklerini biraz daha betimlemek geliyor içimden. Müzik dinlemeseydim nasıl olurdum? Nasıl hissederdim? Bakış açım nasıl değişirdi? Bugünkü Sümeyye ile müziksiz bugüne gelmiş Sümeyye arasındaki fark ne olurdu ? İşte kendime yönelttiğim bu sorulardan  yola çıkarak kendilerine hata yapan insanları düşündükçe buraya düşüncelerimi aktarma arzum da adım adım artıyor. Bence müzikten mahrum insanlar kendine yeterince kendini ifade edemeyen insanlardır, duygularını sandıkları kadar yaşamaya mahkum insanlardır, kendilerini kendine yeterince açıklayamayan bu yüzden herhangi bir şeyden rahatsızlık duymaya daha eğilimli insanlardır. Hislerini ve düşüncelerini adlandırabilen insanlara karşın kendileri kanıtlayamadıkları için olumsuz türlü iletişimlere ve tutumlara daha yatkındırlar. Bu yüzden sanata yatkın insanları daha iyi karşılıyor ve onlarla iletişime daha yatkın oluyorum.

Sonuç itibariyle görüşlerimi sizlere sağlıklı bir şekilde aktardığımı düşünüyorum. Eklemek istediğim son cümlelerimden sonra veda etmeliyim sevgili okuyucular. Müzik, kendine kendini anlatma sanatıdır. Kendine duyduğun saygıyı duygularını kullanarak kalbine ve aklına açmaktır. Bu sayede kendine daha yakın olabilir, daha iyi tanıyabilirsin içindeki seni. Sağlıklı, mutlu ve nice müzikli yıllara efendim.

 

(Visited 207 times, 1 visits today)