Ben, Melis. Benim en yakın arkadaşımın ismi de Irmak. Size biraz ondan bahsetmek istiyorum. Kendisi hiçbir zaman yalan söylemez. Eğer 1 kere bile yalan söylediyse buna hiç inanmam. Asla hiçbir yalan söylemez. Beyaz yalan bile buna dahil. Neyse, bir gün okuldaydık ve Irmak bana ders ile ilgili bir şey sordu. Ben de cevapladım. Bana Almanca dersiyle alakalı bir soru sormuştu. Fakat, her zamanki gibi, yine Aras Sır yine ortaya girdi ve “Ya Melis suus, ya Irmak suus.” dedi. Ben buna her zamanki gibi gıcık oldum. Tabii Irmak da bundan hiç hoşlanmazdı.
Tabii bunlar anlatacağım şeyler değil. Ek bilgi. İlk olarak bir çarşamba sabahı, Irmak İngilizce ödevini evde unutmuştu. Aslında gerçek olan, İngilizce ödevini bazı koşullardan yapamamıştı. Ayrıca ek olarak, İngilizce kitabı da evde kalmıştı. Bunu, yani yapamadığını, ilk olarak bana söyledi. Öğretmen sorunca da “Ben ödevi yapmadım.” dedi. Başkası olsa, ödevini yapmadığını söylemez, sadece evde kaldığını söyleyebilirdi. (Bu benim düşüncem. Belki öyle yaparlar, belki yapmazlardı. Öğrenci özelliklerine göre değişir.) Onların İngilizce öğretmenleri ise çok kaba ve sinirliydi. Öğretmen o kadar kızdı ki, Irmak ağladı. Çok üzüldü. Tabii ben teneffüste onu teselli etmeye çalıştım. Ama gerçekten üzücü bir gündü…
Bir başka gün ise, Irmak’ın okuldaki düşmanı, yani kavgalı oldukları, Irmak’ın sevmediği biri, bir gün bizim sınıfı çay partisine çağırmıştı. Irmak gelmeyi hiç istememişti. Nedenini sorduğumda, onunla çok kavga ettiklerini, bir kere o kızın Irmak’ı yere ittiğini ve daha çok şeyi anlattı. Kız Irmak’a öyle kötü şeyler yapmış ki, artık ben de kızı sevmiyorum.
Şimdi gelelim yazının en başında anlattığım Aras’a… Dün Irmak ile buluşmuştuk. Ayrıca onun kalemi de bende kalmıştı işte o ertesi sabah hayatımda ilk defa okula erken gelmiştim. Sınıfa girdiğimde bir tek Irmak oradaydı ona kalemini verdim. Derken içeriye Aras girdi. Biz de o sırada Irmak ile sohbet ediyorduk. Sınıf dolmaya başladı ve onca gürültünün arasında Aras sadece bize “Sus!” dedi. Tabi o sırada kendisi Rüzgâr ile konuşuyordu.
Bir gün, sınıfta bir kız, herkesi doğum günü partisine çağırmıştı. Ben dahil. Fakat sınıftaki bütün herkesi çağırıp Irmak’ı çağırmamıştı öyle sinir oldum ki, kaç kere ona arkadaşımı da çağırmasını söyledim, fakat çağırmadı ben de dedim ki eğer arkadaşım gelmezse, ben de gelmem o hiçbir şey bilmeden otururken ben neden güle oynaya parti vereyim ki?
Böyle hayatımızda aşırı sıkıcı, aşırı gıcık, aşırı zorba kişiler var ki, bunlara tahammül edemiyoruz ki, etmek zorundayız. Hayat böyle. Bir tarafımızda güller açarken, diğer tarafımızda ise kara bulutlar gezinir…