Tamamen bir pamuk ipliğine bağlı yaşantılarımız. Gün gelir ilmek ilmek her ayrıntısına kadar kusursuzca işleyip getirdiğiniz, kurduğunuz hayat bir anda tepetaklak oluverir. Bazen sadece beyaz bir melek olarak doğarsınız ancak yaşadıklarınız sizi şeytana çevirir, kimi zaman da tam tersine karanlığın içine doğmuş olanlar aydınlığa varır. Bu noktada benim asıl sorum ise şu: Bir bebek iyi ya da kötü doğabilir mi ya da her iyinin içinde bir kötü, her kötünün içinde de bir iyi var mıdır sizce?
Bu felsefik sorularla daha fazla kafa karışıklığı yaratmadan ilk sorumla başlamak istiyorum. Öncelikle iyilik ve kötülük esasında nedir? Kötülük; çevreyi, sizi rahatsız edecek ve hoşnut etmeyecek her türlü eylemdir bana göre. İyilik de tabii ki bu tanımın tam tersi. Eğer bebekleri düşünecek olursak bence hiçbir bebek içinde kötü bir duygu barındırarak dünyaya gelmez. İnsanların bazı özellikleri her ne kadar doğuştan olsa da sonradan öğrenilen bazı özellikler, hisler vardır ki kötülüğü de bunlardan biri olarak nitelendirebiliriz. Yale Üniversitesi’nin bebekler üzerinde uygulamış olduğu sosyal bir deneyden biraz bahsetmek istiyorum. Yaklaşık beş aylık bebeklere iki farklı kuklanın gösterisi seyrettirilir. Kuklalardan bir tanesi diğerine yardım eder, diğeri ise yapılan yardımı engellemeye çalışır. Daha sonrasında seçmesi için iki kukla da bebeklere sunulur ve fark edilir ki bebeklerin büyük bir çoğunluğu iyilik yapan kuklayı seçmiştir. Bu deney faydalı bir incelemenin yanı sıra yıllardır merak edilen o meşhur soruya da bir cevap olmuştur aslında: Bir bebek kötü doğabilir mi?
“Peki eğer doğuştan değilse bütün bu kötülük nereden ortaya çıkıyor ?” diyenler olacaktır eminim. Benim inancıma göre kötülük bazen bir seçim, bazen de bir zorunluluk olarak karşımıza çıkabilir kimi zaman. Kötü insanlar ikiye ayrılırlar : Kötülüğü bir güç zannedip kendilerini yüceltmeye çalışanlar ve sonradan karanlık tarafa geçmek zorunda olan beyaz melekler Mutlaka haberlerde ya da yakınlarınızda duymuşsunuzdur: 12-14 yaşlarında çocuklar hırsızlık yapıp ellerine silah alıyorlar ya da zararlı birçok şey yapıyorlar. Bunların arkasındaki sebepler ise genelde şu şekilde oluyor: Ya ebeveynlerinden doğru iyiliği öğrenemiyorlar ya da içinde bulundukları imkansızlıklar ve yaşadıkları zorluklar onları ailelerini koruma pahasına da olsa bir girdap gibi içerisine çekiyor. Bu bahsettiğim ikinci tipten yani sonradan karanlık tarafa geçen melekler ancak diğeri ise tamamen apayrı bir dünya. Bu dünyanın içinde yaşamayı seçenler, bunu kendilerine bir güç ve yücelme olarak görenlerdir. Örneğin; teröristler, dolandırıcılar, bile isteye birini öldürenler… İşte bu alemde yaşayan insanlar için kötülük, onların kendileri için en iyisi olduğunu düşündükleri fakat esasında en kirli ve karanlık yoldur. Ne acı ki bu tip insanlar kendilerini oraya ait hissetmeye başladıklarında da aydınlığa geri dönmeyi düşünmezler bile.
İyi ya da kötü içinde bulunduğumuz zaman hep ileri gitmek zorunda ve maalesef geri dönüş bileti olmayan bir yolculuk bu. Benim şu andan itibaren verebileceğim en büyük tavsiye şudur: Yaptığınız iyi ve kötü seçimlerin, aldığınız bütün siyah ve beyaz kararların arkasında getireceği yükü hesaplayın ve daima ona göre yaşayın. Unutulmamalıdır ki anlık tercih edilen ufacık bir karartı bile bir kara deliğe dönüşüp tüm yaşantıyı sonsuz bir karanlığa büründürebilir.