İnsanlar yaptıkları iş ne olursa olsun; arada bir derin nefes almaya, dinlenip gözlerini tavana dikmeye ihtiyaç duyarlar. Inverness, işte küçük bir fotoğrafını gördüğümde bile bana bu hissi veriyor. Renk renk, çeşit çeşit ağaçları, kısa boylu ve siyah çatılı evleri, ve şehrin ortasından geçen muazzam nehriyle gönlümü fethetmiş durumda.
Doğanın insanlara sunduğu güzelliğin değerinin bilinmesi ve buna uygun değerlendrilmesi oldukça sık takdir ettiğim bir durum İskoçya’da fakat insanların tabiata sahip çıktığı kadar kendilerine, kendi tarihlerine sahip çıkması özel yapıyor Inverness’i. Özenle korunan kaleler, koca binalar, evler ve dikili taşlar İskoçların tarihinden vazgeçemeyen, onu reddetmeyen ve ona içtenlikle sarılan insanların olduğunu hatırlatıyor.
Bir şehri güzel yapan şeyin ne olduğunu sorarsam birçok farklı yanıt alırım, benim için bu mevsim geçişlerinde doğanın size ne kadar şey sunabildiğidir. Inverness oldukça yeşil bir bölge. Skye’ın da merkezinde bulunduğundan ötürü büyük dağlara ve masmavi sulara ev sahipliği yaptığı da söylenebilir. Bu masmavi suların bittiği yerde renk renk çiçek ve ağaçları hayal etmek bile benim için çok keyif verici.
Daha önce de bahsettiğim gibi burada tabiatın size verdiği nimetlerin tadını çıkartmak kadar önemli tarihi hissedebilmek. İskoçya deyince insanın ilk gelen şeylerden birisidir herhalde klanlar. Ve her klanın bırakığı kaleler, surlar, değerli taşlar… O uzun kalelerin bana her zaman etkileyici gelmiş gri taşları ve yerlilerin kendine özgü taktığı mücevherler. 18. yüzyılın sonlarına doğru neredeyse tamamen ortadan kalkan “Highland” kültürüne ait birçok iz görebilirsiniz, nitekim bugünlerde oralar kilt ve benzeri İskoç giysileri satan yerlerle dolu. Ama yine de silinip gitme ihtimaliyle karşı karşıya kalmış bir kültüre tarih aracılığıyla dokunabilmek çok anlamlı. Inverness tarihi boyunca birçok inanca ev sahipliği yapmıştır. Yüksek mertebedeki Katoliklerden tutun da Kelt ve druid inancına sahip olanlara kadar bir sürü din yapıları ve kültürü şekillendirmiştirdir. Bu sebeple Inverness’de sık sık terk edilmiş bir kiliseyle ya da dikili taşlar görebilirsiniz. Yer şekillerinden ve coğrafyadan dolayı çoğu kilise, katedral veya kale taştan örülmüştür veya insanlar taş çemberleri oluşturup ortalarında ateş yakarak ibadet etmişlerdir.
Inverness’de ağaçlarla dolu bir tepeye tırmanmak, devedikenine dokunmak, derin sularda kayık ile gezinti yapmak veya çoğu zaman sadece hepsinin ortasında durup tanrının buraya karşı ne denli cömert olduğunu seyretmek benim için bir keyif olacaktır, aslında insan olan ve insan olduğunun farkında olan herkes için bu böyle olmalıdır. Inverness’de en sıradan sokak bile temiz hava ve ona yüklediğiniz anlamla büyük bir ölçütle şekillenir. Bana soracak olursanız, herkes hayatında mutlaka bir kere taş çemberlernin içindeki kare saysını hesaplayarak iri ağaçlarla dolu bir kaleye çıkmalı ve kalenin tepesinden Inverness’de yaşamanın hayallerini kurmalı.