Günlerden bir gün, gece vakti bilgisayarda oyun oynuyordum. Annem ve babam evde yoktu, az sonra eve arkadaşlarım gelecekti. Ne düşündüğünüzü biliyorum ama buna annem veya babam izin vermedi. O yüzden, arkadaşlarımı gizlice eve davet ettim. Tam oyunun en eğlenceli kısmına gelmiştim ki zil çaldı. Hemen oyunu duraklatıp kapıyı açtım, arkadaşlarım gelmişti. Onları kapıda karşıladım. Karşımda dört tane kız duruyordu. Uzun ve kızıl saçlı olanın adı İnci, kısa ve kumral saçlı olanın adı Hatice, gözü kahverengi olanın adı Zeynep ve gözü mavi olanının adı Melda. Biz ona hep “Mel” deriz. Son olarak, benim adım Ece. Birbirimize “Merhaba” deyip tam eve geçecekken, İnci’nin aklına bir şey geldi. Eve gitmek yerine yürüyüşe çıkmak tabii ki… Yürürken bir sürü ağaç gördük. Ağaçların üzerinde renkli yapraklar vardı. Bir sürü insan yürüyordu, bu yürümek çok güzeldi. Biraz daha yürüdükten sonra eve gittik. Ev çok karanlıktı, ışığı açalım, dedik. Açtık, olmadı. Bir daha açtık, yine olmadı. Bir daha ve bir daha denedik ama olmadı. Bu işte bir tuhaflık vardı. Evin dışına çıkınca kimsenin ışığının açılmadığını öğrendik. Sonra elektrik panellerinin arızalı olduğunu fark ettik. Olamaz! Tam da biz eve giderken mi? Derken, Zeynep’in aklına çok iyi bir fikir geldi, panelleri düzeltmek! Biraz korkmuştuk ama başka çare yoktu. Denedik de denedik, olmadı. Elektrik ustaları gelip dediler ki: “Panel onarımı bir haftaya biter.” Çok üzülmüştük, bir hafta ne yapacaktık? Ailelerimizin de gelemeyeceğini öğrenince, zamanın geçmeyeceğini anladık. Yanımıza gaz lambaları alıp uykuya daldık. Sabah olunca evde yatakta yatmak istedik. Zaten elektrik yoktu. Sonra aklıma çok iyi bir fikir geldi. Arkadaşlarıma yataktan çıkmalarını söyledim çünkü bugün bisiklete binip dolaşacaktık. Hemen giyinip çıktık. Biraz ısındıktan sonra bisiklet sürmeye başladık, çok eğlendik. Bir daha ve bir daha yapalım derken akşam oldu. Çok aç olduğumuzu fark edip karnımızı doyurduk. Bir sonraki sabah kahvaltı hazırlama sırası bendeydi. Tam odaya gidip kahvaltının hazır olduğunu söylerken bir oyuncak gördüm. Onu almayı düşünüyordum ama sıkışmıştı. Biraz çekince yerinden çıktı ve onun bir oyuncak değil, bir çekiç olduğunu fark ettim. Sonra aklıma harika bir fikir geldi. Elektrik ustalarını arayıp evlere güneş panelleri koymalarını söyledim. Ustalar panelleri koyduktan birkaç saat sonra elektrikler gelmişti ama biz bilgisayar oyunu oynamak istemiyorduk. Giden elektrikler sayesinde bisiklet sürmek, sohbet etmek, oyun oynamak ve internet olmadan eğlenmenin çok daha keyifli olduğunu öğrendik. Bunun üzerine bisikletlerimizi alıp bahçeye çıktık. Birbirimize baktık ve batan güneşe doğru bisiklet sürmeye başladık.
İNTERNETSİZ YAŞAM
(Visited 32 times, 1 visits today)