Kendini teslim ettiği bir rüyasından daha uyanmıştı. Artık zor gelen düşünceler onu farklı dünyalara sürüklüyordu şu sıralar. Kaybettiği her bir insan yavaşça tekrar zihninin derinliklerinden çıkıyordu. Kendi kendini kandırmakla o kadar meşguldü ki bu zamana kadar, yalnız kalınca delirmeye başladığını göremedi.
Birkaç aydır evinden çıkmayan insanlar arasında bulunuyordu o da. Hastalık hastası olduğunu bilmeyen yoktu etrafında. Dünya virüslerle boğuşuyorken de evinden çıkıcak hali yoktu ya. Hastalık hastası olmasına karşın
bunu kabul etmezdi hiç. Kim ona sen delisin dediyse o kişiyi kırarak, paramparça ederek silerdi hayatından. Kendi gerçekliği dışındakiler ona delice gelirdi ama kendi düşünceleri, asla. Şimdi ise kendi gerçekleri yüzünden yalnızdı, sadece ve sadece yalnız. Yalnızlıktan başka hiçbir şey kalmamıştı elinde . Başta bu yalnızlık hissi onun serotonin salgılaması için gayette yeterli olmuştu. Ama bu baki kalmamıştı. Zaten yalnızken bile içinde bir yerlerde mutluluğu hissediyor olduğuna inanmak delilik olmaz mıydı? Delilik ne? Kime göre?
Etrafında ne kadar insan var ise uzaklaştırmıştı kendinden. Başkalarının sınırlarıyla yaşamak istemediğini söylerdi. İnsanlar ona ne zaman bir şeyleri dayatmaya çalışsa hep o insanları hayatından çıkardı. Böyle yaparak kaybettiği o kadar çok insan vardı ki şu anda teker teker onları hatırlamakta haklıydı. O insanların söylemeye çalıştığı her cümle zihininde bir bir dönüp duruyor kendini daha da çok yıpratmasına sebep oluyordu. İnatçılığı onu hep kaybetmeye mahkum kılmışken o yine de vazgeçmedi. Her zamanki inatçılığıyla yalnızlıkta zirvelerde dolaşırken deli olduğunu düşünücek hali yoktu ya. Sadece kendi başına olmak insan için daha yararlı değil midir zaten düşüncesiyle bir kez daha kendi gerçekliğiyle kendisinin katili olmayı başarmıştı.
Korkaklık olarak adlandırmış oldukları takıntısı onun için bir diğer tehditti şu sıralar. Ben böyle anlattıkça artık az biraz tanımışsınızdır onu. Tabii ki de bu intiharın farkında değildi kendisi. Keçigillerden olduğu ap açık ortada inatçılığıyla tek bir camı geçtim aylardır bir tane perdesini bile açmıyordu. Ölüm korkusu dışarıda dolaşan virüsle harekete geçmiş yiyecek, içecek bir şeyim kalmayacak korkusuyla son üç haftasını bir bardak su ve kuşa yetmeyecek yemeklerle geçirmeye çalışır olmuştu. Vitamin almayan vücudu gittikçe çökerken hastalık hastası olmanın saçma bir tabir olduğunu savunadururdu o h^ala.
Aynasının karşısında oturmuş çöken vücuduna nasıl olsa düzelir ben kendimi koruyorum ölümden bakışlarıyla bakıyordu şu an ise. Yalnızlığın ve bedeninin ona verdiği ağır acılarla otururken çok geç olsada anladı. Kendi gerçekleri yüzünden değil başkalarının ona dayatmaya çalıştıkları şeylere karşı çıkarken öldürmüştü kendini. Evet bu bir intihardı ama kimin yüzünden işlenmişti. Bu ölümün sorumlularının olması onu cinayet kılıyordu artık. Son kez aynadaki yansımasıyla göz göze geldi ve artık o bedenin içinde bir ruh yoktu. Cinayetin tek dellili ise elinde tuttuğu kağıtta yazan ” Bir kişinin deliliği, bir diğerinin gerçekliğidir.” cümlesi.