İnsanlık tarihinde yapılan birçok araştırma ve deney günümüzde halen tartışılmaya devam eder. Çalışmalar insanlar veyahutta başka tür canlılar üzerinde uygulandığı için istenmeyen sonuçlar doğurabilir. Ayrıca yapılan çığır açan çalışmaların sonuçları sadece bizi değil yaşayan tüm canlıları iyi ve kötü yönden etkilemiştir. Peki bu çalışmaları yapmaya hakkımız var mı?
İnsan konularını içeren araştırmalar, insanların araştırma etiği hakkındaki görüşlerini sıklıkla şekillendiren bir skandal tarihi ile doludur. Çoğu zaman en erken atıf yapılan vaka, İngiliz doktor Edward Jenner’ın 1796’da çiçek aşısı geliştirmesidir. Burada çiçek hastalığından alınan irin ile sekiz yaşındaki bir çocuğa enjekte edilir ve daha sonra kasıtlı olarak onu enfekte bir çiçek taşıyıcısına maruz bırakır. Jenner’ın deneyinin başarılı olmasına rağmen, bir çocuğu bu şekilde ölümcül bir hastalığa maruz bırakma yöntemi kuşkusuz günümüzde kabul edilemez olarak görülecektir. Belki de en azılı etik olmayan araştırma vakaları, toplama kampı mahkumları üzerindeki Nazi deneyleriyle ilgili Nürnberg denemeleri sırasında ortaya çıkmıştır. Bu “araştırma”, istemsiz sterilizasyon, hipotermiye neden olan ve Tüberküloz gibi hastalıklara maruz kalan konuları içeriyordu. Hardal gazı yakıyor. Ayrıca, katılımlarını sağlamak için konuların savunmasızlığından yararlanan ve Tuskegee sifiliz denemeleri veya 11.000 askeri personelin hardal ve sinir gazına maruz kaldığı İngiltere tarafından işletilen Porton gibi ciddi zararlar yaşayan konularda sonuçlanan hükümet tarafından işletilen araştırma örnekleri de vardır.
Yine de, bütün çaplarda araştırmadaki etik standartları korumak için başarısızlıklara rağmen, bunlar istisna olarak kalır ve skandallara odaklanan araştırma etiği hakkında doğru tartışmayı ciddi şekilde bozabilir. İnsan konularını içeren araştırmalar özünde etik olarak şüpheli değildir. Bu etik zorluklar içermediğini söylemek değil, ancak bu endişeler genellikle karşılanabilir. Deneylerde insan konularını içeren muazzam sosyal önemi ve bu tür araştırmalarla kaydedilen yaşam kalitesinde ve yaşam sayısındaki büyük iyileşmeyi azaltmaz. Araştırma etiğinde en acil soru genellikle araştırma yapmamız gerekip gerekmediğimiz değil, bireysel insan konularını bilimin ilerlemesi uğruna riske atmak için nasıl dengeleyebiliriz veya haklı çıkarabilirizdir. Bu soruların cevapları henüz bulunamamıştır o nedenle çalışmalara haklı haksız denmeden devam ediliyor.
Çalışmaların sonuçları gelecek nesilleri olumlu ve olumsuz yönlerde etkileyeceği için uygulanmadan önce ölçülüp tartılmalı. Aksi taktirde dünyamızı geri dönüşü olmayan zor ve işin içinden çıkılamaz bir halde buluruz. Elbette tüm çalışmalar insan soyunun devamı için lakin gerekli mi bilinmez o nedenle düşünülmeli. İnsanlık için dünyanın sonunu getirmek istemeyiz.