Evrendeki her şey müthiş bir uyumlulukla yaratılmış ve kusursuz bir akışla işlemektedir. Her canlının ihtiyaçlarını karşılayacak şeyler mevcuttur evrende. Bu kusursuz düzenin bir parçası ise insanlardır. İnsanlarda en başta bu döngüye uyum sağlayacak şekilde yaratılmış fakat zaman insanların doğanın akışını bile nasıl bozduklarını gözler önüne sermiştir. Peki her taşı yerinden oynatan bu bozulmanın sebebi ne olabilir?
Kibir, hırs, ego hayattaki her şeyin önüne geçmiş ve insanlar artık sadece ‘’ben merkezli’’ olmuşlardır. Bu ayrışımın kökeni yüzyıllar öncesine dayanıyor aslında. O tarihlerde insanlar aynı atadan gelmelerine rağmen sadece ten renklerinin farklılığını sorun edip sonunun nereye gideceğini bilmeden toplumu parçalamaya başlamışlar. İnsanların hayatlarını, hayallerini çalmışlar ve eziyetleri utançla hatırlanacak asırlar bırakmışlar bizlere. Yıllar geçmiş fakat insanlar bu yıllardan der çıkarmaktansa kendi çıkarlarını öne çıkartmayı tercih etmişler. Bazen sırf fikirleri uyuşmuyor diye insanları susturmuşlar, bazense daha da ileri gidip yaşama haklarını dahi ellerinden almışlar ve insanlık bu acı tabloya sırtını dönmeyi tercih ettiğinde ortada insanlık denen bir şey kalmamış.
İnsanlar yıllar boyunca hiç uslanmamış ve birbirlerini ayrıştırmaya her alanda devam etmişler çünkü bunu bir güç göstergesi olarak görmüşler. Çok uzakta değil geçtiğimiz yüzyılda işçileri sırf kadın oldukları ve çalışmak istedikleri için yangında ölüme terk ederek şimdi her sene onları anmak için kutlanacak olan Kadınlar Gününe neden olmuşlar. Ama tabii ki insanlar burada da durmamış bu anma gününde kadınları öldürmeye, eziyet etmeye devam etmişler. Ne yazık ki bu sorun öyle büyümüş ki toplumsal cinsiyet eşitsizliği adı altında dünyanın çeşitli yerlerinde oturumlara konu olmuş fakat hala önüne geçilememiş.
Hikaye burada da bitmemiş çünkü bu psikolojik ve fiziksel şiddet sadece kadınlara yapılmamış. İlgi alanları, yönelimleri, ses tonları, vücut yapıları hatta dinledikleri müziklere kadar insanları yargılama hakkını bulmuş insanlar kendinde ve her ortamda kendilerinden veya toplumun çoğunluğundan herhangi bir konuda farklılık gösteren insanlara en iyi ihtimalle rahatsız edici gözlerle bakmaktan kendilerini alıkoyamamışlardır. Yüzlerce insanın hayatını lekeleyip belki de birçok tramvaya sebep olmuşlardır. Bu yapılan ötekileştirmeler bizi birbirimize bağlayan son bağları da zedelemiş hatta birçok insanın insanlığa olan inancını kaybetmesine neden olmuştur.
Yaratılışımızdan geldiğimiz güne kadar insanlığın birbirlerinin farklılıklarını kabul etmemesi, farklılıklarımıza saygı duymaması sonucu savaşlar, yıkımlar bizleri yüzyıllardır bitmek bilmeyen bir kavganın içine çekmiştir. Daha iyi bir dünya yaratmak için farklılıklarımızı bir noktada avantaja çevirmekse bizim elimizde. Hepimiz aynı kökenden gelsek de değişen koşullar, jenerasyonlar ve ihtiyaçlar bizi değişik seçimler yapmaya iter ve sonucunda aslında bizi biz yapan özelliklerimiz ortaya çıkar.
Aslında düzgün bir biçimde geçinebilmek için tek yapılması gereken özel bir çaba sarf etmeden insanları oldukları gibi kabul etmek ve yalnızca kendi hayatımıza müdahale etme hakkına sahip olduğumuzu bilmektir. Böylelikle dünyamızı bu düzensizlikten kurtarmak dahi mümkün olabilir. Ne dersiniz denemeye değer.