Hayat hep bize ters köşe yapmayı sever. Bunu kimi zaman bir insanla, kimi zaman bir olayla, kimi zaman da istediğimiz şeyler için yapar. Bu yüzden aslında hayat çok tahmin edilmez bir maceradır. Her an ne olacağı kesin olarak kestirilemez. Ummadığımız anda istediğimiz, tam istediğimizin olacağını umduğumuzda saçma sonuçlarla karşılaşabiliriz.
Hayat aslında insanlar gibidir. Bazen kötü gibi görünen hayatımızdaki gelişmeler bizi korur. Bazen de olumlu sandığımız olaylar bizi içinden çıkılmaz kötü bir yola sokar. Eğer insanları anlayabilirsek aslında hayatı da anlayabiliriz. İnsanlara bakış açımız hayata bakış açımızı yönlendirir aslında. İnsanlara önyargı ile yaklaşırsak hayata da öyle yaklaşırız. İnsanların bize yaşattıkları ile yaşarız hayatı. Hayatımızı boş bir tuvale benzetirsek, insanların bıraktığı renk ve şekilleri biz nasıl yorumlarsak resmimiz yani hayatımız bizim için o şekilde olur. Kimin tuvalimize nasıl bir renk bırakacağını aslında tahmin etmeye başladığımızda önyargımız doğmuş olur. Örneğin, sürekli kavga eden kişilikte birinden zarar görmüşsek buna benzer kişilerden daha tanışmadan uzak dururuz. Kalbi mükemmel olan kişileri artık dış görünüşünden dolayı yargılamaya başlarız çünkü tuvalin üzerinde bırakılan çizikleri böyle yorumlamışızdır.
Daha fazla insan tanıdıkça yorumlarımız genelden özele gider ve önyargımız aslında azalmaya başlar. Kavgacı tipte biri ile tanışıp aslında dıştan göründüğü gibi olmadığını fark edince yorumumuz değişir. Her tipi öyle olanın aslında kişiliğinin de öyle olmadığını fark ederiz. Fakat yine de dış görünüş biz insanlar için daha önemli olduğundan kimi kişilerin yorumu asla değişmez. Çünkü onlar kişileri tanıyamazlar ya da tanımak istemezler.
Biz aslında insanlarla tam olarak dış görünüşünü gördüğümüzde tanışırız. O kişi kafamızın içinde şekillenmeye başlar. Eğer görünüşü hoşumuza giderse hayatımıza alırız ve deriz ki hayatım daha da güzelleşecek. Çünkü beynimizde hoş olan şeylerin her zaman hoş görüntüleri olacağına dair bir düşünce vardır. Ama hayatta aslında çoğu zaman pek de öyle işlemez. Hayat bize ters köşe yapmayı sever. Bu yüzden görünüş sizi olumlu veya olumsuz etkilememelidir. Çünkü hiç bir şey tamamen iyi veya tamamen kötü değildir. Güller ne kadar güzel olsa da düzgün tutmazsanız size zarar verebilir, gül güzel diye dikenini yok sayamayız.
Görünüşün, kişilikten çoğu kişi için daha önemli olduğu pek kabul edilmeyen bir gerçektir. İtilip kakılan insanlar genelde görünüşlerinden dolayı ezilirler ama belki de kimseye asla zararları olmamıştır. Yani en azından ezilmelerinin nedeni kişilikleri değildir. Kimse onların yanında değildir. Çoğu kişi, kendisini ezen eli yüzü düzgün o popüler kişinin yanındadır. Sanki onun her yaptığı her zaman doğrudur. O kimi ezerse haklıdır. Etkisi altında kalan diğerleri de aynı şekilde düşünür. Ne zaman ki ezilen kişiyle gerçekten tanırlar gerçekte kötü olanın ne olduğunu anlarlar. Bu yüzden derim ki görünüşe göre hüküm vermeyin; zengin bir kalp, ucuz bir ceketin altında olabilir.