İnsanoğlu kendileri için hayatın başladığını anlayana kadar kendilerini bu hayatta yalnız zannetmiştir. Ancak bu durum insanın başka bir insan ile etkileşim kurması ile son bulur. İnsan ise hayatı boyunca genellikle diğer insanlar üzerine düşünür durur. Sonuç olarak insanlar hayatının çoğunu başkaları hakkında düşünerek geçirir, ki bu durum insanın diğer canlılardan daha çok sosyalleşmesini sağlamaktadır. Ayrıca sosyalleşmek, insanoğlu kendi hayatının farkına varana dek ve vardıktan sonra da insanın hayatta kalmasına yardım etmiştir. Bu durum sadece hayatta kalmak ile ilgili değil, insanlar toplanıp topluluklar kurmuş, bu topluluklar da kendi içlerinde bir yaşam tarzı oluşturmuştur. Bu kısımdan itibaren bu topluluklar kendi aralarında yeni icatlar ve keşifler yapmışlar, yine kendi yaşam tarzlarına göre bu buluşları kullanmışlardır. Tabii ki bu durum ilkel hali ile bu zamana kadar gelmedi, işler karışıklaştı, buluş bulmak daha zor ve efor isteyen bir hale geldi ve insanlık kendi yaptığı yaşam tarzının altında kaldı. Sonunda ise bazıları sosyalleşme birlikte olma duygularını kaybetti ve yine bazı kişiler bu düşünceleri etrafına yaymaya çalıştı.
Yukarıda da belirttiğim üzere insan başka insanların da var olduğunu fark ettiğinden beri diğer insanlar hakkında düşündüğünden dolayı birlikte olma isteği gelmiştir. Ancak bu olayı şu an ki durum ile karşılaştıracak olursak insanların geçmişe göre birbirinden daha ayrı kaldığını göreceksiniz. Bu durum şu an ki insanların sürekli yeni birileri ile tanışmasından kaynaklanıyor olabilir. Sonuçta beynimizin de bir sınırı var, aynı zamanda beynimiz tekrarlanmayan bilgiyi de hafızadan siliyor. Bu kısımdan eskiden insanların daha küçük ama daha sıkı, şimdiki insanların da daha geniş ancak gevşek bağları olduğunu çıkartabiliriz. Şimdi ise asıl sorumuza dönelim, Max Ringelmann “Bir gruptaki üye sayısı üretkenliği düşürecektir. ” demiştir. Aynı konu hakkında atalarımız ise “Bir elin nesi var, iki elin sesi var. ” diyerek birlikteliğin önemine değinmişlerdir. Anlayabileceğiniz üzere bu iki söz birbiri ile çelişmekte, bu konu hakkında tartışanlar ise iki kişiden birinin sözünü merkeze alarak kendi fikirlerini belirtmekte. Benim görüşüm ise, küçük ama daha tecrübeli gruplar ile az tecrübeli çoğunluğa sahip grupların çeşitli yönlerden birbirine eşit olmasıdır. Küçük ama tecrübeli olan grup, az tecrübeli insanlara devasa gelecek işleri düzenlenmiş bir takım çalışması ve iyi zamanlama ile bitirebilirken, sinir bozucu ancak zor olmayan ufak tefek işler bütünü az tecrübeli çoğunluğun daha hızlı bitirebileceği türden bir iştir.
Sözün sonuna gelecek olursak, önemli olan tek şey ne kadar tecrübeli veya tecrübesiz olduğumuz değildir. Önemli olan yanımızda duran kişiler ile olan uyumumuzun kendisidir. Tecrübe, bizim daha büyük işlere kalkışabilmemizi sağlar, bunun dışında hayatımızda tecrübe yalnız isek ya da yanımızda o konu hakkında daha çok tecrübesi olan birisi yok ise işe yaracaktır.