İNSANIN ŞÖHRETLE İMTİHANI
Günümüzde para ve şöhret hemen hemen her insanın hayalidir. Herkes aynı yolda, bu hayalin peşinde ilerliyor. Yaklaşık 17 senelik bir eğitimin ardından doktorluk ya da mühendislik gibi çok para getiren, aynı zamanda bireyi ün sahibi yapabilen bir işe girmek ve zengin olmak. Herkesin tek hedefi bu. Ancak bu durumu maalesef kimse sorgulamıyor. Yani neden para hayatımızın ortasında, niye hayat amacımız ve planlarımız para üzerine kurulu? Günümüzde bu soruların sorulması mantıksız bulunacak hale geldi. Herkesin hedefi büyük şirketler, ünlü şarkılar ve büyük kitleler. Kısacası sonucu ne olursa olsun ‘‘sevilmek’’ ve takdir edilmek. Fakat hastalık boyutuna gelen bu ünlü olma çılgınlığı ters tepip önce bireysel sonra toplumsal sorunlara yol açabiliyor.
İnsan hem maddi hem de manevi bir varlıktır. Maddi olarak beslenir, solunum yapar, hareket eder, uyur ve bu böyle devam eder. Manevi olarak ise duygularla yaşar insan. Ağlar, güler, kızar, şaşırır ve benzer şekillerle tepki verir. Ayrıca sevilmeye ihtiyaç duyar. Sevgiye açtır insan. Bulunduğu ortamda ve zamanda istediği ilgi ve sevgiyi görmezse dikkat çekmeye çalışır. İşte günümüzdeki şöhret hastalığının kaynağı buradan gelir. Günümüzde bireyler dikkat çekmek için çok farklı yollara başvuruyor. Kimisi şımarıkça hareketlerde bulunup ‘‘şirince’’ gözükmeye çalışırken kimisi sahte kimliklerine bürünüp sokaklara çıkıyor. Kimisi de sosyal medyayı kullanıyor. Zaten son yıllarda ünlü olmanın tek yolu bir şarkıcı ya da sanatçı olmak değil maalesef. Artık sosyal medya yüzünden sadece dans ettiği için ya da kamera karşısına geçip sahte dramalar yaptığı için milyonlarca kişi tarafından ‘‘sevilen’’ bireylerle doldu toplum. Ama şöhret sahibi olmak sanıldığı kadar da iyi değil.
Ün, ilk başta bakıldığında mutluluk kaynağı gibi görülebilir. Bu anlayışın sebebi toplum olarak mutluluğu parayla elde edebileceğimizi sanmamız. Oysa nice aileler var ki nesiller boyu zengin fakat mutluluğun zerresi bile yok. Birçok şirket sahibi insan var ama huzuru yok. Ülkemiz iş insanı dolu ancak çoğunun içinde insanlık duygusu yok, vicdan yok. Demek istediğim şu ki akademik veya parasal açıdan ne kadar gelişmiş olursa olsun; eğer bireyde insaniyet duygusu yoksa ne mutluluğu olur ne de huzuru. Örneğin geçtiğimiz günlerde yaşlı bir adam sırf yolu tarif edemediği için iki kişiden şiddet gördü. Ne ilginçtir ki bu iki kişi de doktordu. Bu iki doktor ne kadar iyi konumda olsalar da içlerinde vicdan duygusu yok. Bu da ne demek istediğimi açıklıyor. Ayrıca şöhret ve para beraberinde birçok düşman da getirir. Sizin servetiniz, ününüz elbet birileri tarafından kıskanılacaktır. Bu durum size zarar verilmesine kadar gidebilir. Atalarımızın dediği gibi ‘‘Azıcık aşım kaygısız başım.’’ Tabii şöhret ve paranın olumlu tarafları da var. Bunların size olumlu veya olumsuz etki etmesi sizin konumunuzu nasıl kullandığınıza bağlı olarak değişir. Eğer bencilce ve küçümseyici tavırlar içerisinde bulunursanız yukarıda saydığım olumsuz durumlar gerçekleşir. Ama eğer servetinizi doğru yolda harcar, hoşgörülü davranırsanız ününüz ve paranız bir avantaja dönüşür. Mesela topluma zarar veren şarkılar yapmak yerine bireysel ve küresel sorunlara değinen, farkındalık yaratan şarkılar yapmak bunun bir örneğidir. Veya paranızı en pahalı saatlere, arabalara, kıyafetlere harcamak yerine sivil toplum kuruluşlarına, derneklere, kimsesiz çocuklara ve ihtiyaç sahiplerine harcarsanız bu hem kendiniz adına hem de çevresi tarafından örnek alınan biri olduğunuz için diğer insanlar adına faydalı bir iş olur. Yardımlaşma kalpleri ısıtır. Paylaştıkça çoğalır. Ne de olsa ‘‘Nerede birlik, orada dirlik.’’
Kısacası şöhret ve para sahibi olmak insana epey zarar verebilir. İnsanı manevi olarak çökertebilir, duygusuzlaştırabilir. İnsanın vicdanını çekip alabilir. Bu nedenle ün çoğu insanda olumsuz sonuçlara yol açar. Aralarında sadece kendini kontrol edebilenler, doğruluktan şaşmayanlar topluma faydalarıyla tarihe geçerler. Ve işte biz tarih boyunca yaptıkları işlerle dünyaya adını duyurmuş yüzlerce kişi yetiştirdik. Bunu asla unutmamak lazım.