İnsanoğlu tarih boyunca kaynaklar sanki hiç bitmeyecek, onca zehirli gaza ve çöpe rağmen dünya tertemiz kalacak sandı. Düşünmeden hareket etti, en başından alabileceği basit önlemleri görmezden geldi ve şimdi çözümü çok uzakta, uzayda arıyor. Uzayda devam eden araştırmaların birçoğu, “İnsanın yaşamını sürdürebileceği başka gezegenler var mı?” sorusuna cevap bulmak amacıyla yapılıyor. Peki, insanın yaşayabileceği farklı bir gezegen keşfedildiğinde bu dünya üzerinde insan kaynaklı her soruna çözüm olabilecek mi? Yeni gezegene yerleşen insanoğlu oraya da dünyaya yaptığının aynısını yapacak, zarar verecek mi?
Küresel iklim değişikliği, günümüzde etkilerini fazlasıyla görebildiğimiz ve insan eylemlerine bağlı olarak sürekli artmakta olan bir gerçek. Geri dönüştürülmeyen çöpler, hatta bırakın geri dönüşümü çöp kutusuna dahi atılmayan çöpler su kaynaklarının, havanın, karanın, yani gezegenimizin üzerindeki tüm kaynakların zarar görmesine neden oluyor. Atmosferde artan zehirli gaz miktarı sera etkisine, Dünya atmosferinin sıcaklığının artmasına neden oluyor. Tüm bunların yarattığı sorunlar ise daha da kötü: buzulların erimesiyle deniz seviyesinin yükselmesi, artan kuraklığın beraberinde getirdiği elverişsiz araziler ve besin bulamama sorunu, tıpkı her canlı gibi dünyanın dengesini sağlaması için var olan birçok hayvan türünün yok olması…
İnsanın kaçışı da bundan ya zaten. Başka bir gezegene kadar hem de. Tüm bu problemlere çözüm olarak yapılabilecek onlarca şey varken insanlar kaçmayı seçiyor. Çünkü herkes biliyor ki biz yaşadıklarından ders almayan, bencillik en iyi bildiği şey olan, açgözlü ve yaptığı her şeye rağmen hala kendini tüm canlılardan üstün gören bir tür insan; bunlardan dolayı gelecek nesillere dünyada güzel bir yaşam bırakamayacağız. “İnsan yaratıkların en zavallısı, en cılızıdır; öyleyken en mağruru da odur. Şurada, dünyanın çamuru ve pisliği içinde oturduğunu, evrenin en fena, en ölü, en aşağı katında, göklerin kubbesinden en uzakta, üç cinsten yaratıkların en kötü haldekileriyle birlikte, dünya evinin en alt katına bağlı ve çakılı olduğunu bilir, görür ve yine hayaliyle, aydan yukarı çıkıp gökleri ayaklarının altına indirmek sevdasıyla yaşar.” diyen Montaigne, aslında insanın durumunu güzel bir şekilde özetliyor.
Dünya’dan ayrılıp başka gezegenlerde koloniler kurmak ne bizim ne de yerleştiğimiz gezegenin yararına olur. Sadece, dünyada yaşayan tüm canlılara ve gezegenin ta kendisine fayda sağlamış oluruz, en azından onlara kendilerini yenileme imkanı sağlarız. Dünya üzerindeki şartları sağlayabilecek bir gezegen bulmak ne kadar zorsa, bulduğumuz gezegenin doğal işleyişiyle uzay boşluğunda kalmaya devam etmesi de o kadar zor. Çünkü üzerine yerleşmiş olan insanlar elindekilerin değerini anlayamıyor ve kaynakları bilinçsizce tüketiyor. İnsanoğlu ders almadığı sürece isterse galaksinin öbür ucuna yerleşsin, isterse galaksinin de dışına çıksın, her bir yerin sonu tıpkı dünyanınki gibi olacak. Yani aslında kaçış ne küresel iklim krizine ne de başka bir şeye çözüm olabilir. Kaçış kaçıştır, çözüm olamaz.