İnsanlar üçe ayrılır: kusurları görenler, güzellikleri görenler ve her ikisini de görmeyi başarabilenler. Ama ben bunu şöyle açıklamayı tercih ediyorum: negatif yüklüler, pozitif yüklüler ve nötrler. Bildiğimiz üzere negatif yüklü cisimler aynı zamanda eksi yüklüler olarak da bilinir ama bünyesinde sadece eksi yük bulundurmamaktadırlar. Sadece, eksi yük sayıları pozitif yük sayılarından fazladır. Nötr cisimler de her ne kadar yüksüz olarak bilinseler de aslında yüksüz değillerdir. Artı ve eksi iyon sayıları eşit olduğundan nötr olarak adlandırılırlar. Bence negatif yüklüler kusurları görenlere, pozitif yüklüler güzellikleri görenlere ve nötrler ise her ikisini görebilenlere benzer.
Negatif yüklüler; hiç pozitif olmamış, iltifat etmemiş, güzellikleri görememiş insanlar değillerdir; sadece iyi olana odaklanmaktansa kötü olana odaklanmayı tercih etmişlerdir. Bu aslında bir korunma yöntemidir de. En kötüsünü tahmin ederek hareket etmek sizi olabilecek şeylere karşı bir kalkan gibi korur ama bir o kadar da işinizi zorlaştırır. Kalkanınız olduğu için güvendesinizdir, tabii bir o kadar da yavaşsınızdır. Sizi koruyacaktır bu evet ama ağırdır, taşıması zordur. Bu kadar zorluk yaşayıp aynı zamanda hayata niye bu kadar negatif bakasınız ki? İnsanı motive edecek, hayattan zevk aldıracak şey güzel düşüncelerdir, iyimser olmaktır. Sizin, negatif düşünce sayınız pozitif düşünce sayınızı geçtiği zaman doğal olarak sizin üstünüzde karamsar bir bulut oluşacaktır. Tabii ki eleştirel bakmak da bir yetenektir, sonuçta bir kişiyi işe alırken ya da biriyle tanışırken sevdiğiniz özelliklerini göz önünde bulundurduğunuz kadar kötü özelliklerini de göz önünde bulundurmanız gerekir. Ama eleştiri iyi sebeplerle işinize yaradığı gibi olumsuzluklara da yol açabilir. Manipüle bunun güzel bir örneğidir. Doğru olmasa bile karşınızdaki kişinin duygularıyla eleştiri yöntemi ile kolayca oynayabilirsiniz. Eleştirmek her ne kadar bir marifet olsa da manipüle için kullandığınızda utandıran da bir faaliyettir. Albert Einstein’ın bu konuyla alakalı çok güzel bir sözü vardır: “Aslında herkes dâhidir. Ama siz kalkıp bir balığı, ağaca tırmanma yeteneğine göre yargılarsanız, tüm hayatını aptal olduğuna inanarak geçirir.”
Gelelim pozitif yüklülere. Sürekli eleştirmek kadar kötüdür bence, daima güzellikleri görmek. Fazla iyimserlik sonunuzu getirir, kullandırır sizi. Sonuçta hayatınızda olan biten her şeye iyi tarafından bakacaksınız. Kötü insanlara bile kahramanlarmış gibi yaklaşacaksınız. Ama yeterli oranda güzellikleri görebilmek bir lütuftur insanın hayatına. Yaşadığımız bu güzel dünyada güzellikleri görerek, hayatın tadını çıkararak yaşamak, çok fazla kişinin tadamayacağı mükemmel bir histir. Başkaları yanınızda hayatın ne kadar sıkıcı ve yorucu olduğunu tartışırken elinizde olanlarla mutlu olabildiğinizi düşündüğünüzde anlıyorsunuz ki o seviyeye erişmişsiniz.
Eriştiğiniz o seviyelerin üstünde bir de zirve vardır. Zirveye bu zorlu iki davranışı gerçekleştirebildiğinizde erişirsiniz, nötrleşebildiğinizde. Nötr olabilmek duyulduğu kadar basit değildir aslında. Varsayın ki kötü bir gün geçiriyorsunuz, mental olarak olabileceğiniz en düşük seviyedesiniz; istekleriniz, dilekleriniz bir türlü gerçekleşmiyor ama bu yarının yeni bir gün olduğu gerçeğini, gökkuşağının sonunda altın bulabileceğiniz ihtimalini değiştirmiyor. Şu an üzgün olsanız bile yarın yeni bir gün ve bu bugün yaşadığınız olumsuzlukları, sıkıntıları yarına yansıtmadığınız zaman, hayatınızdaki eksi ve artıları dengeleyebildiğiniz zaman, çok sevdiğiniz ya da hiç sevmediğiniz insanlara ön yargıda bulunmadan, ayrımcılık yapmadan eşit bir gözle baktığınız zaman nötr olursunuz. Her ne kadar daha zahmetli bir özellik olsa da nötr olmak, hayat kalitenizi kat kat artıracak ve sizi çok daha iyi bir insan yapacaktır. Yani, özetlemem gerekirse, bir yere kadar kusurları görmeyi marifet sanıyor insan evet ama bundan daha üstün bir meziyet vardır ki o da güzellikleri görebilmek.