Biz homosapiensleri diğer bütün canlılardan ayıran aklımız hayatımızda nasıl bir role sahip olmalı? Bu evrimsel hazinemizi nereye koymalıyız? Bu konuda iki görüş dikkatimizi çekiyor: “Akıl insanın rehberidir ve her zaman en doğru yolu bulmanıza yardımcı olur.” diyen İngiliz kâşif John Smith ve “Akıl, sadece bir araçtır; duygularımızı ve içgüdülerimizi dinlemek daha önemlidir.” diyen Emily Brown. Doğru yolu bulmak için farklı yöntemleri yeğleyen bu iki kişinin düşüncelerinin üzerine eğilelim.
Yukarıda söylediğimiz gibi; aklımız ve aklımızın bize sağladığı bilinç bizi diğer bütün canlı türlerinden ayıran yegâne özellikler. Diğer hiçbir canlı bizdeki gibi bir düşünce yetisine sahip değil. Milyonlarca yıl önceki formunu ve işlevini günümüzde aynı şekilde koruyan canlılardan biri olmaktan bizim türümüzü alıkoyan tek şey düşünce yetisinin bize kazandırdıkları. Biyolojik olarak bakıldığında bütün canlıların sahip olduğu en güçlü içgüdü hayatta kalma içgüdüsü ve her canlının evrimi bu amacı gerçekleştirebilmek yönünde olmuş. Bunun tek istisnası ise homosapiensin sahip olduğu bilinç.
Hayatta kalabilmek için ihtiyacımız olmamasına rağmen yine de aklımıza sahibiz. Ve aklımız o kadar güçlü ki, sahip olduğumuz en temel içgüdülere karşı çıkıp onları engelleyebiliyor. Hayatta kalma güdüsünden sonra sahip olduğumuz en temel güdü olan üreme güdüsünü dizginleyebiliyor, ölümümüzle sonuçlanacağını bildiğimiz eylemleri tam tabiriyle kendimize karşı çıkarak gerçekleştirebiliyoruz. Medenî hayatta uygun davranışlar sergilemek için aklın gerekliliğine değinmeye gerek bile yok.
Bu şekilde incelendiğinde şu sonuca ulaşabiliyoruz ki bilinç normalde doğamızda yeri olmayan bir özelliktir, çünkü hayatta kalmaya yönelik en temel içgüdülerle çatışması bir yana, onlara karşı galip gelebiliyor. Böylece, bilinçli zekâyı biyolojik evrimde ortaya çıkan yaşamsal gerekliliklerden bağımsız olarak gelişmiş bir nevi bir “parazit” olarak tanımlamamız mümkündür, zira aldığı kararlar evrimin birincil amacı olan yaşamın devamlılığını riske atabileceği gibi sonlandırabilmektedir de.
Varlığı bile şaşırtıcı olan aklımız, her ne kadar vücudumuz üzerinde büyük bir güce sahip olsa da, kendisinin de bağlı olduğu vücuttan doğal olarak bağımsız olamıyor. İçgüdülerimize karşı çıkma gücüne sahip olmasına rağmen aklımız, bu gücünü nadiren kullanıyor ve kendi niteliklerini içgüdülerin amaçlarına hizmet edecek şekilde kullanabiliyor. Çünkü içgüdülerin çoğu, özellikle hayatta kalma içgüdüsü, aklın da tabiî bir şekilde “işine geliyor”. Ayrıca aklın bir ilginç noktası da bilinçaltı süreçlerini analizde zorlanması ve bu süreçlere “karıştırılmaması”. Hiç romantik olarak ilgi duyduğunuz ama niye ilgi duyduğunuzu bilemediğiniz bir insan oldu mu? Bunun sebebi arka planda sayısız faktörle ilerleyen süreçleri aklın analiz edecek kadar gelişmiş olmamasının yanı sıra bu süreçlerin sonuçları olarak ortaya çıkan davranışları kontrolde de kişiden kişiye değişecek şekilde zorlanması.
Reflekslerin işleyişinde beynin rol almaması da tam olarak bu yüzden. Bilimsel olarak refleks hareketlerinde, örneğin sıcak olduğunu bilmediğiniz bir maddeye dokunduktan sonra aniden elinizi çekerken, “düşünmüyorsunuz”. Çünkü minimal zararı almak için sürecin olabildiğince hızlı ilerlemesi gerekiyor ve bu sırada düşünmek zaman kaybettiriyor. Hormonların salgılanması üzerinde direkt bir kontrole sahip olmamamızın sebebi de aynıdır. Buradan şu sonucu çıkarıyoruz ki aklımız vücudumuzun işlemleri üzerinde tam kontrole sahip değildir; çünkü bazı süreçlerin analizi ve ilerlemesi için bilinçli zekâ yeterince gelişmemiştir, kapasitesiz veya çok yavaştır.
Sonuç olarak ne akıl ne de duygular ve içgüdüler tek başına insanın meseleler hakkında doğru kararı vermesi için tek başına yeterli olamaz; çünkü homo sapiens diğer canlılar gibi tamamen içgüdülerine ve hormonlarına bağlı olarak hareket etmediği gibi, bütün aksiyonları bilinçli zekânın kontrolü altında da değildir. Kontrol açısından homo sapiens’i “hibrit” bir canlı olarak tanımlamak mümkündür, bu nedenle kişi kararlarını verirken aklını mı, yoksa içgüdülerini ve duygularını mı dinleyeceğini karar verdiği konuyla göre belirlemelidir.