Oturduğum yerde hafifçe kıpırdıyorum. Etraftan insan sesleri geliyor ama ben onları dinlemiyorum. İbadetim sırasında duyularımı kapatıp odağımı dualarıma ve onları yönlendirdiğim oluşuma yönlendirmeye alışığım. Çok inançlı, ibadetini aksatmayan biri değilim. Yine de içimde bir sıkıntı olduğunda dua etmek beni rahatlatıyor. Şu an rahatlamaya gerçekten ihtiyacım var. Şu zavallı çocuklara olanları –mutlaka haberlerde görmüşsünüzdür, zavallı şeyler- öğrendiğimde kendimi işten zor attım da geldim buraya. Daha yaşları tek haneli çocuklara onca şeyi yapanlarla aynı türe ait olduğumu düşündükçe kusasım geliyor. Hem bu ilk de değil. Gazetelerde arka sayfalara atılan ve televizyonda ‘‘görenleri şaşırtan komik kedi’’ haberlerinin arasına sıkıştırılıverilen bu olayların artık ardı arkası kesilmiyor. Keşke, diyorum kendi kendime, insanlar birazcık farkındalık kazansa da şu olayları durdurabilsek. Dualarımı O’na yönlendiriyorum ama beni duyuyor mu emin değilim. Bütün çocukların yaşayabilmesini, bu vahşetin durmasını diliyorum. Gerçekleşmez belki ama dilemeye değer.
Sonra yaşama hakkına sadece çocukların sahip olmadığını düşünüyorum. Herkes yaşamalı, diyorum kendi kendime. Dualarımda her zaman cinayete kurban giden zavallı canlara yer veririm, ama bugün öncelik intihar edenlerde. Bu yaşamla başa çıkamayıp; yaşadıkları hayatı, sahip oldukları bedeni sevmeyen insanları görünce nefes alamaz gibi oluyorum. Seçmedikleri bir yerde, seçmedikleri bir bedenle, seçmedikleri insanların arasında hayatını yaşamak zorunda kalan ve buna dayanamayarak kendi canlarına kıyan onca kişi… Ne yaşadıklarını, nelerden geçtiklerini tahmin bile edemem. Yaşamaları için dua ediyorum, bu hayattan zevk almaları için. Aslında dünyada iyi şeyler de olduğunu ve hayatlarını düzeltebileceklerini fark etmelerini diliyorum. Bir umut ışığı görmelerini diliyorum. Gerçekleşmez belki ama dilemeye değer.
Cinayetlere geliyorum sonunda. Bu hayattan zevk alamadan gidenleri düşünüyorum. Bir seçim hkları bile olmadan götürülmüşler bu hayattan. Sevenlerini düşünüyorum: çocuklarını, eşlerini, anne ve babalarını, kardeşlerini, arkadaşlarını… Bunun haksızlık olduğuna eminim. Niye bunları yaşamak zorunda kalıyorlar? Bu sefer katillerin ne yaptıklarını tekrar düşünmelerini diliyorum. Geride kalanları düşünmeleri için dua ediyorum. Gerçekleşmez belki ama dilemeye değer.
Bu sefer hayvanlara geliyor sıra. Onlar da bizim kadar canlı sonuçta. İnsanoğlunun sırtında bir monta veya kolunda bir çantaya dönüştürülmek için öldürülmelerini anlamıyorum. İnsanların bu doğadan üstün olma, ona hükmetme isteğini bir türlü kavrayamıyorum. Bütün canlı ve cansız varlıklar aynı bütünün parçaları değil mi sonuçta? Siz hiç –bazı insanların anlayabileceği tek örnek bu sanırım- ben senden üstünüm diye bacağı kesen bir kol gördünüz mü? Bu düzen bozulursa, hayvanlar ve bitkiler ölür ve doğa zehirlenirse insanlar ne yapacak? Ne yapabilecek? Bunun anlaşılması için dua ediyorum. Umarım, diyorum, insanlar hatalarını fark eder ve yaptıklarını düzeltirler. Aklıma gelince ekliyorum: Umarım doğa , insanlığı affeder ve biz yok oluştan kurtulabiliriz. Gerçekleşmez belki ama dilemeye değer.
Bir ferahlama duygusu hissediyorum, aldığım nefesle başlayıp tüm vücuduma yayılıyor. Gözlerimi açsam kafamı okşayan sıcak elin sahibini görecek gibiyim. Ama gözlerim kapalı kalıyor, ona bakarsam büyü bozulur. Daha dualarım bitmemişti, ama rahatlayınca bırakmam gerektiğini biliyorum. Gülümsüyorum. Sıcak elin sahibi yavaşça uzaklaşırken aklımda kalan tek şey ne kadar uykum olduğu. Eve gidip yatağıma uzanabilmek istiyorum. Ve uyanınca dualarımın gerçekleşmesini diliyorum. Gerçekleşmez belki ama dilemeye değer.