İNSAN İNANÇLARIN KÖLESİDİR

İnsan dediğimiz varlık, tarih boyunca manevi ihtiyaçlarını karşılamak için kendinden daha güçlü ve kudretli canlılara tapma ya da onlara inanma gereksini duymuştur. Peki bu inanma ve inanç kelimeleri insanda neleri çağrıştırıyor? “Din” dediğinizi duyar gibiyim. Evet, bende aynı şekilde düşündüm. İnanç ve inanışların kaynağı din ise bu dinin kökeni nedir? Dinin kaynağı ise başta bahsettiğim gibi insanların takip edecek bir yola ihtiyaç duymalarıdır. Her ne kadar çoğu din , insanlara doğru yolu göstermeye çalışsa da insanlar  kendilerine verilen talimatları yerine getirirken bir de bakmışlar ki bambaşka bir yoldalar..Peki hiç doğru yolu takip ettiğinizi düşünürken kendinizi başka bir yerde bulduğunuz oldu mu?                                                                                                  İşte dinler de böyledir, çeşitli insan grupları tarafından çıkarılıp çeşitli çıkarlar için kullanılır. Tabii biz buna manipülasyon diyoruz. Kabul etmeliyiz ki bu yol şu ana kadar insanlar keşfettiği en etkili yöntem. Çünkü bir insanı aç bırakarak veya işkence ederek ideolojinizi kabul ettirmek imkansızdır ve bu işlemi uyguladığınız kişi fikrinizi daha da çok reddedecektir. Bu yüzden insanları inançları üzerinden manipüle etmek daha kolaydır. Tıpkı içeceğinize atılan bir zehir gibi, size zarar verene kadar onu fark etmezsiniz.                                                                     Bu konuya ülkemizden örnek vermek gerekirse: Bir 20 yıl öncesine kadar Türkiye sağcı ve solcu olarak ikiye ayrılıyordu. Ama farklı olan bir şey vardı, bu yöntemi devlet halkı üzerinde denemiyordu. Bu yöntem emperyalist ülkeler tarafından deneniyordu. Bu sağcı ve solcu ayrımı insanları birbirinden öyle soyutlayıp birbirine düşürmüştü ki olan kan davasına dönmüştü. Ne zaman bir sağcı ya da solcu ölse, ölen kişinin canına karşılık karşı taraftan birinin canı alınırdı. Bu olayların etkisi hala günümüzde devam etmektedir. Emperyalizmin kökeni sömürgeciliğe dayanır. İkisi arasında ki tek fark ise sömürgeciliğin insanları köleleştirip bir ulusun kendi çıkarları için kullanmasıdır. Devir ilerledikçe insanları etki altına alma yolu da gelişti. Tüm bu geçmişte ki yaşanmışlıklar ise insanın inançların kölesi olduğu sonucuna bağlanıyor. Kölelik dediğimiz kuram bir kişiye ya da bir amaca her ne olursa olsun hizmet etmek değil mi? İşte insan belirli inançlara hizmet edip onun her isteğini ne olursa olsun yerine getirirse bir amaç uğruna kölelik etmiş olur. Ama bir kişiye herhangi bir inanış için kölelik ettiğini söylerseniz tabii ki bunu kabul etmeyecektir. Çünkü kölelik yaptığının farkında değildir insan.

Sonuç olarak insan bir şeye inanarak kendini bir yolu takip edermiş gibi hisseder ve diğer yoldaki insanları bir inancı takip ederken görünce onların kölelik yaptığını düşünür. Fakat kendisinin de köle olduğunu ancak yolun sonuna geldiğinde anlar ve artık iş işten geçmiştir.

(Visited 50 times, 1 visits today)