İnsan hakları, insanın insan olmasından dolayı kaynaklanan haklarıdır.İnsan hakları asırlar içinde önce düşünsel alanın daha sonra sırasıyla,anayasal belge ve bildirilerin, anayasaların ve uluslararası sözleşmelerin
konusu haline gelmiştir.Zaman içinde gelişen teknolojininde sayesinde bilinçlenmeye başlayan insanlar haklarının ihlal edildiğini fark etmeye başlamış olup haklarını korumaya çalışmak istemiş olsalarda insan hakları ancak İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gerçekleştirilen çalışmalarla, ulusal, bölgesel ve uluslararası alanda güvence altına alınmaya başlanmıştır.
Geçen süreç içerisinde insan haklarının korunması noktasında da küresel ve bölgesel düzeyde hayli yol alınmıştır. İnsan haklarının korunmasında evrensel sistemden anlaşılması gereken; Birleşmiş Milletler(BM) çerçevesinde insan haklarının korunmasıdır. Bölgesel düzeyde korunmasına ise Amerika, Afrika ve Avrupa Sistemleri örnek olarak verilebilir.İnsan hakları ile ilgili bölgesel düzeyde ilk gelişme Avrupa’da yaşanmıştır.Avrupa’yı diğer bölgesel koruma sistemleri takip etmiştir.İnsan, ulusal boyutta yaşamını idare ettirmekteyse de insanlık ailesinin bir bireyi olması nedeniyle, uluslararası boyuttan soyutlanamaz.Onun özgürlüğü, sadece diğer üyelerin özgürlüklerine zarar verme noktasında sınırlanabilir. Hükümetlerin, kasıt veya ihmal içeren eylemlerde bulunmaları insan hakları ihlali sayılmaktadır. Bu ihlal veya ihlallerin ulusal ve uluslararası hukukta çeşitli mahkemelerde karşılığı bulunmaktadır.Günümüzde insan haklarının kapsamlı bir şekilde daha nitelikli bir boyut kazandığı ifade edilebilir. Özellikle kamu diplomasisinin uluslararası boyutunun önlenemez pozitif yükselişi insan haklarının daha nitelikli bir boyut kazanmasında rol oynayan ana sebeplerden biridir.Bununla birlikte, kendini güç olarak avantajlı sayan devletlerin “diğer hakların”ekonomik ve özgürlük alanlarına çok daha fazla girmeye başladıkları göz önünde bulundurulursa BM, diğer kuruluşlar ve sivil inisiyatiflere aynı oranda sorumluluk ve görev düştüğü kabul edilebilir bir gerçektir. Dünya nüfusunun coğrafya, inanç ve ekonomik dağılımı, insan hakları uygulaması ve sonuçları itibariyle farklı bir fotoğraf ortaya koymaktadır. Ülkelerin uygulamış oldukları “kanunların”, her zaman “hukuki” olmadığı gerçeği göz önünde bulundurulursa; insan haklarının korunmasında ulusal, bölgesel ve uluslararası mekanizmaların zaten var olan önemi, bir kez daha ortaya çıkmış olacaktır.
Her ne kadar uluslararası sistemler insan haklarını korumaya çalışsada hak ihlallerini minimuma indirmek için insanlarında uluslararası sistemleri takip etmeyi,onlardan sürekli olarak güncel haberler edinmeyi bırakmamalıdır.Bunların sağlanabilmesi için ise öncelikle insanlara sahip oldukları haklad öğretilmeli veya sık sık hatırlatılmalıdır.