“HERKESİN BİR USTASI OLMAK ZORUNDA DEĞİLDİR. İNSAN BİR ÖĞRETİCİ OLMADAN DA ÖĞRENEBİLİR”
Öğrenme hayat boyu devam eden bir süreçtir. Bu bilgi birikimi nesiller boyunca aktarılır. MÖ Sümerler zamanında yazının bulunması, 600’lü yıllarda matbaanın bulunması, 1950’li yıllarda bilgisayar ve internetin keşfi ile bilgiye ulaşma ve öğrenme çok daha hızlı hale gelmiştir. Günümüzde internet vasıtası ile bir bilgiye ulaşmak artık milisaniyeler içinde mümkün hale gelmiştir.
İnsan öğrenmek için ise bir takım araçlara ve kaynaklara ihtiyaç duyar. Bu ya bir kitap, bilgisayar, topluluk, medya olabilir. Fakat beceriye dayanan öğrenme biçimleri ise biraz daha karmaşıktır. İnsanoğlunun kendi kendine yapabildiği bir çok beceriye dayanan öğrenme biçimi vardır. Örnek vermek gerekirse bir müzik aleti çalmayı insanoğlu deneyerek öğrenebilir. Aşık Veysel babasının ona aldığı sazı kendi kendine çalarak öğrenmiştir. Bir müzik aletini çalmayı kişi bir öğretmenden öğrenebildiği gibi kendi kendine de öğrenebilir. Bazı küçük yaşta turistlere rehberlik eden çocuklar vardır. İngilizceyi derdini anlatacak kadar kendi kendine öğrenmiştir. İngilizce öğretmen ile de öğrenilebilir, kişi kendi kendine de öğrenebilir. Yemek yapmak da buna benzerdir. Kişi yemek yapmayı annesinden de öğrenebilir, kendi kendine de yapabilir.
Bazı öğrenilen beceriler hayatta yüksek risk içerir. Kaza, sakatlık, ölüm ve maddi zarara sebep olabilecek beceriler ise mutlaka bir rehber eşliğinde öğrenilmelidir. Örneğin bir işçi torna tezgahında bir parça imal ederken bunu bir ustasından öğrenerek yapabilir. Bir hemşire aşı yapmak için bunu bir öğretmeninden öğrenmesi gerekir.
Sonuç olarak insanın kendi kendine öğrenebildiği kadar bir öğretmen eşliğinde öğrenmesi gereken beceriler de vardır.