Batıl inançlar, sorgulanmadan, doğruluğu sınanmadan duyulduğu öğretildiği şekliyle kabul edilen, doğruluğuna inanılan düşüncelerdir. Boş inanç veya bilimsel olarak kanıtlanmamış kabuller olarak da tanımlayabileceğimiz batıl inançlar, ilkel toplumlardan modern toplumlara kadar tüm sosyo-kültürel kesimlerde görülmüştür. Batıl inanç ve davranışlar, farklı formlarda olsa da insanlığın dünyasında her zaman yer almıştır. Yapılan araştırmalar sonucu eğitim ve zekâ seviyesi arttıkça batıl inancın azaldığı tespit edilmiştir. Batıl inanç ve davranışların altında yatan nedenlerden birkaçı çaresizlik, belirsizlik, bilgi yetersizliği, korku, güvende olmama duygusudur.
İnsan, her zaman başarısızlık ve kötü şeylerden kaçınmak ister ve bunun gibi olayları anlamlandırma ihtiyacı hisseder. Kişi, batıl inanç ve davranışları kendisine faydalı olduğunu düşündüğü sürece, mantıklı olmadığını bilse bile bunları yapmaya devam eder. Aslında batıl inançlara inanmak, bir şeyleri kontrol edebildiğini sanmanın en basit yoludur. Toplumdaki bireylerin çoğu saçma olduğunu bildiği halde inandığı batıl inançları vardır. En yaygın batıl inançların geçmişe dayanan gerekçeleri vardır. Eski çağlarda şu anda batıl dediğimiz inançlar, gündelik yaşamın bir parçasıydı. Örnek verecek olursak, kara kedinin önünden geçmenin uğursuzluk getireceği inancının temelinde, Orta Çağ’da kara kedinin cadı olarak algılanması yatmaktadır. Hapşırınca çok yaşa denmesinin sebebi, Antik Roma’da yaşayan insanların, hapşırınca ruhunun bedenden kaçıp gittiğine inanmasıdır. Tahtaya vurulmasının nedeniyse ağaçların kutsal olarak kabul edilmesidir. Merdiven altından geçmeme nedenleri, üçgenin kutsallığı simgelemesi veya açılı merdivenin idam sehpasını çağrıştırmasıdır. 13 sayısının uğursuzluğu, Hz. İsa’nın son akşam yemeğinde 12 havarisinin dışında yemeğe davetsiz gelen 13. kişi tarafından öldürüldüğüne inanmalarından gelmektedir. At nalının şans getirmesi inancı, cadıların atlardan korktukları düşüncesinden doğmaktadır. Romalılar zamanında, havuza bozuk para atmanın, Su Tanrılarının yatıştırdığına inanıldığı tespit edilmiştir.
Bilimin insan hayatını bu denli kolaylaştırdığı, pek çok bilinmeyene ışık tuttuğu bir çağda, bu tür batıl düşünce ve inanışlar kişinin davranışlarını belirlememelidir. Birey, rasyonel düşünceden uzaklaşacak şekilde davranmamalıdır. Ama unutulmamalıdır ki sosyal insan olduğu sürece, psikolojik kökeninde her zaman batıl inanç ve davranışlar da var olacaktır.
- National Geographic‘in verdiği bilgiye göre 13’üncü cuma günü ABD piyasalarında 800-900 milyon dolarlık bir kayıp yaşanıyor. Bunun sebebi ise insanların batıl inançları yüzünden o gün uçağa binmemeleri veya her zaman yaptıkları işlerini yapmamaları.
- Gallup araştırma şirketi, insanlara “Siz batıl inançlara ne kadar inanıyorsunuz?” sorusunun yöneltildiği bir araştırma hazırladı. Buna göre insanların yüzde 25’i bir şekilde batıl inançlara inandığını söyledi. Araştırma sonucunda, birçok insanın keyif için batıl inançlara inandığı tespit edildi. Araştırmadan elde edilen başka sonuçlar da var. Buna göre; insanların yüzde 24’ü nazardan korunmak için tahtaya vuruyor, yüzde 13’ü kara kedinin önünden geçmesinin uğursuzluk olduğunu düşünüyor, yüzde 12’si merdiven altından geçmiyor, yüzde 11’i ayna kırılmasının kötü şans olduğunu düşünüyor, yüzde 9’u da 13 sayısının uğursuzluğuna inanıyor.
- Harris Poll şirketinin yaptırdığı bir araştırmada da insanların yüzde 75’inin mucizelere, yüzde 44’ünün hayaletlere, yüzde 31’inin cadılara, yüzde 31’inin astrolojiye inandığını söylüyor. National Opinion Research Center ise astrolojiye inanan bu yüzde 31’lik kesimin astrolojinin “bilimsel” olduğunu düşündüğünü aktarıyor. Oysa astrolojinin yoruma dayalı olduğunu ve bilimden farklı olduğunu unutmamakta fayda var.
- Chicago Üniversitesi’nden davranış bilimci Jane Risen, batıl inançların sadece bireylerin zihinsel eksiklikleriyle ilgili bir şey olmadığını söylüyor. Zira insanların birçoğu farklı batıl inançlara inanıyor. Bu kişilerin hepsinin zihinsel bir sorun taşıdığını söylemek haksızlık olur. Aslında neden batıl inançlara inandığımızı birkaç faktörle açıklamak mümkün.
- Nobel ödüllü Daniel Kahnemann, batıl inançların kaynağında düşünce tembelliğinin yattığını söylüyor; “Olasılıklarla ilgili zorlayıcı düşüncelerdense batıl inançlara inanmak daha kolay.” Jane Risen da bu fikre katılıyor ve insanların batıl inançların doğru olmadığını bilmesine rağmen boyun eğdiğini söylüyor.