İnsanlar doğası üzerine bir şeylere inanmaya çok meyillidir. Çok uzun zamanlardan beri insanların kendilerince inançları olmuştur. Bu inançlar onlar için çok büyük önem arz etmektedir, hatta özgürlüklerini kısıtlayacak kadar. İnanç kavramının geleneksel ve çağdaş kullanımı konusunda temel iki yaklaşım ağırlık kazanır. Bunlardan ilki inancın bir çeşit zihinsel durum olduğu bu zihinsel durumun içe bakışı gerektirdiği yöndedir. İkincisi ise
inancın içe-bakışı gerektiren zihinsel bir durumun ötesinde bir huy veya karakter içerdiğidir. Psikoloji bilimi, inancı şüphe ile başlayıp olasılıktan geçerek kesinliğe ulaşan bir süreç olarak tanımlar. İnançlar insanların bağlandıkları, hayat tarzlarını şekillendirdikleri bir kavramdır. İnançlarına uygun olmayan bir davranışta harekete geçme isteği duyarlar. Bu sadece başka insanlar için harekete geçmeleri anlamına gelmez kendileri için de bu durum geçerlidir.
İnançları için kendi özgürlüklerini kısıtlamayı göze almıştır insanoğlu. Her ne kadar inançların özgürlükleri üstünde herhangi bir baskısı olmadığını iddia eden insanlar olsa da bu doğru değildir çünkü insanın davranışları inançlarına göre şekillenir ve bunun anlamı insanın inançlarından etkilendiği ve davranışlarını kısıtladığıdır. İnanç denildiğinde akla sadece din gelmemelidir. Günlük hayatımızdaki birçok şeyi inançlarımız doğrultusunda yapıyoruz. Araba kullanmaktan, kalemi tutma şekline kadar hepsi bir inanç doğrultusunda şekillenmiştir ve şekillenmeye devam ediyordur. Her gün farklı insanlarla konuşuyoruz ve onların fikirleri doğal olarak fark etmesek bile bizde küçük değişimlere yol açıyor. Belki karşımızdaki kişinin inançları bizim inançlarımıza uymuyor diye o kişiden kendimizi uzaklaştırmışızdır. İşte bu inançların insanların özgürlüklerini kısıtladığının bir göstergesidir. Belki de insanlar kendilerini daha güvende hissetmek için sınırlar çizmiştir ve inançlarını bahane etmişlerdir.
İnanmanın bir ihtiyaç olduğunu gösteren bir sürü araştırma sonuçları vardır. Bilimsel olarak da kanıtlanmış olan bu durum günlük hayatımızda bizi bir sürü sınırın içerisine koymaktadır. Sırf başka insanların inançlarına uymuyor diye büyük zorluklar çeken insan sayısı çok fazladır. Hatta bir inanca inanmaya zorlanan veya inançlarını özgürce yaşayamayan insanlar da vardır. Yani inançlar bahane edilerek başka insanların da özgürlüklerini kısıtlayan insanlar da vardır. İnanç, insanoğlunun hayatı anlamlandırmasını sağlayan bir araçtır. Mesela ahiret inancı kişinin bir işine yarar. Çünkü insanın ölüm korkusunu yenmesini sağlar veya onu iyi işler yapmaya sevk eder. inanç kişinin zihninde; hoş görülü, ayırım yapmayan, içinde saygı dolu bir anlayışsa, koruyucu, kolaycıysa, güven ve sevgi içeriyorsa ruhsal olarak destekleyicidir. Ben inançların ve dinlerin kişinin özgürlüğünü kısıtladığına inanıyorum.