İnanç Kelepçeleri

İnsan dediğimiz varlık varoluşundan itibaren bir şeylere inama gereği duyar. Çoğu insan bir yaratıcı veya üstün bir güç olduğu inancıyla hayatını buna göre yaşar. İnandığı güce layık birisi olmaya ve inandığı kurallara uymaya çalışır. Peki neden? Ben bunun nedenini bilinmezliğe bağlıyorum. Ölümden sonra ne olacağını kimse kesin bir şekilde kanıtlayamadığından herkes olmasını istediğine, kendini en çok tatmin edene, kendini en çok güvende hissettiğine inanıyor.

Ben din dediğimiz kavramın sağlam bir politika olduğunu düşünüyorum. En azından günümüzde çoğu ülkede o amaçla kullanılıyor. Toplumu bir kavram altında toplayıp bütünlüğü elde etmek yönetim açısından kolaylık sağlar.

Hele ki cahil bir toplumu yönetmek daha da kolaydır. Bu cahil insanlar toplumda bir köle gibi kullanılır kendi başarılarını elde etmeye değil başkalarının hayallerini gerçekleştirmeye çalışırlar. Asıl soru bu insanlar bunun farkındalar mı? Tabii ki değiller, kim göz göre göre köle olmak ister ki. Evet, kölelik doğru duydunuz içinde yaşadıkları toplum belki yöneticilerini kendilerinin seçtiğini zannederler fakat tüm bu adil yönetim illüzyonu gerçek değildir. Böyle bir ülkede yöneticiler sihirbaz, halk ise sihir numarasının mantığa dayalı kısmını anlamadığı için sadece görüp duyduklarıyla etkilenen bir izleyici kitlesidir. Bu izleyici kitlesi sihirbazları kendi gözlerinde fazlasıyla yüceltirler çünkü siz de bilirsiniz ki insanın fıtratı inanç temellidir. İnanmaya bu kadar meyilli varlıklarken anlamadığımız tüm olayları mucize olarak görür bu mucizeyi yaratanları ise üstün görürüz yani sihirbazları. Eğer bu sihirbazlar yönetimdeyse dini bir illüzyonla halkı kandırmaları gayet kolaydır. Dolayısıyla verdikleri hükümleri tapmaya hazır olan halk sorgulamadan yerine getirecektir tıpkı binlerce küçük köle gibi. Tabii ki bu halkın içinde yapılan numaraya kanmayıp bu numaranın arkasındaki mantığı merak edip sorgulayanlar olacaktır. Bu sorgulayan kişiler hep susturulmaya çalışılacaktırlar ki halkın kafasını karıştırıp hipnozu bozmasınlar. Bu kişiler eğer baskıya dayanıp savaşabilirlerse devrimleri başlatanlar olacaktır. Bu toplumda yaşayan halkın bu kadar kolay kandırılmasındaki temel nedense eğitimdir. Eğitim sisteminin yetiştirdiği cahil, ezberci bireyler; yönetilmeye, emir almaya, başkalarının hayallerini gerçekleştirmek uğruna hayatlarını feda etmeye hazır bir şekilde beklerler.

 Demem o ki inanış çok hassas bir konu bana göre. Bilgi sahibi olmadan katı bir şekilde inanmak ya da inanmamak çok yanlış bir yönelimdir. Bireysel olan bu yönelimi başka insanlara da empoze edersek, bilinçsiz ama inançlı bir toplum elde ederiz. Ama neye inançlı derseniz orası tartışılır. Cehaletin en kötü yanı aslını bilmediğini bildiğini iddia ederek savunmaktır.  Goethe tam olarak da bu konuya uygun olarak şu sözleri söylemiştir “CahiIIiğin eyIeme geçişinden daha korkunç bir şey yoktur.”

Kısacası cehaletin getirdiği inanış köleliği doğurur. Halk fakirleşirken yöneticiler zenginleşir ta ki durumun farkında olan birileri çıkıp farkındalık yaratana kadar. Bu farkındalıklar büyük bir boyuta geldiğinde ise devrimler oluşur. Kölelik sistemi yer alan bir toplum uzun süreli olması bu nedenle çok zordur.

(Visited 18 times, 1 visits today)