Bundan yaklaşık 5-6 sene önce, yani ilkokuldayken, her çocuk gibi mutluydum. Kendi halimde okulda, teneffüslerde koşar, oynar, zıplar, eğlenir, güler, mutlu olurdum. Her gün eve gittiğimde rutin olarak ödevlerimi yapar, yemeğimi yer ve uyurdum. Okulda sürekli basketbol, futbol, voleybol, saklambaç, seksek oynardık arkadaşlarımla hep beraber. Hepimizin o an yüzünde olan gülümseme öyle bir gülümsemeydi ki, sanki o an sadece o an varmış gibiydi. Aklımızda başka hiçbir şey yoktu ve çıldırırcasına gülüp eğleniyorduk.
Asla aklımdan çıkmayan bir andı. Belki de ileride benim için bu kadar önemli olacağı için asla unutmuyordum. Bir pazar günüydü, her zaman olduğu gibi evde normal bir şekilde oturmuş dinlenirken abim içeriye girdi ve anneme ”Irmak için basketbol kursu buldum. Oraya yazdırabiliriz.” dedi. Sürekli, hatta günümün yarısından çoğunu internetten ve bilgisayardan basketbol izleyerek geçiriyordum. Garip bir şekilde sanki bana bağımlılık yapmıştı bu spor ve çok sevmeye başlamıştım, çok dikkatimi çekiyordu artık. Ben de izlediğim sporcular gibi basketbol oynamak istiyordum ve abim bunu dikkate alarak benim için bir kurs bulmuştu. Annem de bunu kabul etmişti ve kursa yazdırmıştı beni. Tabii o zamanlar çocuğum ve uğraştığım bir spor, aktivite, olsun diye gidiyordum. Hafta sonları uğraştığım bir şeyim olsun diye götürüyorlardı annemler. Bazen bugün gitme şuraya gezmeye gidelim diye çok ısrar ederlerdi, ben de kabul etmezdim, istemezdim. Onlar ikna edemeyince tüm akrabalarım, kuzenlerim arayıp ısrar ederlerdi ama asla kabul etmezdim. Sanki bağımlısı olmuştum bu sporun. Çünkü oynadığım zaman çok mutlu oluyordum ve mental sağlığıma çok iyi geliyordu. Zaman geçtikçe, yıllar ilerledikçe artık antrenmanlarımız daha ciddiye dönmüştü. Artık sadece hafta sonu değil de hafta içi de idman yapıyorduk. Ne olursa olsun bugüne kadar asla canım istemediği için, dışarıda gezmek için, eğlenmek veya dolaşmak için antrenmana gitmemezlik yapmadım. Çünkü bir kere yapınca devamının geldiğini biliyordum, görüyordum çevremden. Günler ilerledi, ben büyüdüm, bu spora olan sevgim arttı, iş artık daha ciddiye binmişti. Maçlara çıkıyorduk, kazanıyorduk ya da kaybediyorduk. Derslerim ve bu sporu aynı anda iyi bir performans göstererek yürütmeye çalışıyordum. Çünkü bunu yapmalıydım, ikisinde de başarılı olmalıydım. Artık ciddi bir şekilde ilerliyordum ve milli takım için çok fazla kapı açılmıştı önüme.
Büyüdüm, iyice büyüdüm ve hala aynı takımdaydım, başladığım yerde, beni yetiştiren ve büyüten hocalarımla birlikteydim. Eski takımımızdan artık kimse kalmamıştı. Birkaçı basketbolu bırakmıştı, bazısı başka takıma gitmişti sadece ben ve yeni arkadaşlarım vardık. Profesyonel anlamda ilk adım olarak; artık A takımımız vardı ve orda büyük sporcular ile oynama şansına erişmiştim. Alt yapıdan sadece beni seçmişlerdi ve kendimden yaşça büyüklerle ve profesyonellerle oynuyordum artık. Aynı zamanda bu demek oluyordu ki artık daha fazla sorumluluğum ve yüküm vardı. Artık kendi sosyal hayatıma zaman ayırmam çok zordu ama mutluydum ben halimden. Bir gün birisi bana böyle bir şeyin olacağını söylese imkansız derdim. Bu spor için, buraya gelebilmek için çok acı çekmiş ve çok fazla fedakarlıklar yapmıştım. Yeri geldiğinde tüm arkadaşlarım dışardayken ben günde 3 kez antrenman yapıyordum ama her şeye rağmen değdi. İyi ki kimseyi dinlemeyip pes etmemişim ve vazgeçmemişim.