Bir ülkede Emma adında bir kız varmış. Emma zeki, çalışkan, yardımsever ve imkansızı başarmak isteyen bir kızmış. Emma’nın ülkesinde kimse ona inanmıyormuş. Emma onlardan farklıymış. Köylüler Emma’da değişik bir şey olduğunu anlamışlar. Emma’nın bazen hiç dışarı çıkmadığı zamanlar varmış. O zamanlar Emma bolca kitap okurmuş. Emma bir gün babasına, “Baba ben en büyük dağa çıkıp imkansızı başaracağım” demiş. Babası ona, “Hayır asla olmaz!” diye bağırmış. Emma bu yüzden üzülmüş ve gizlice gitmeye karar vermiş. Sabah erkenden uyanmış ve yola çıkmış. Yolda onun yaşında arkadaşlar bulmuş. Jessie, Marta, Tom, Luna ve Ron. Onlar çok iyi bir ekip olmuşlar. Böylece bu uzun yolculuğa başlamışlar. Emma ve arkadaşları imkansızı başarmaya kararlıymış.
Tırmanırken Luna ” Ahh” diye haykırmış. “Dikkatli ol neredeyse düşüyordun.” demiş Marta. Ekip yorulmaya başlamış. “Biraz dinlenelim” demiş Marta. Ekip, “Yorulmuş olabilirsiniz ama imkansız diye bir şey olmadığını göstermeliyiz.” demiş Emma ve ekibi yola devam etmişler. “İşte ulaştık” demiş Emma. Ama birden yol çökmeye başlamış. “Olamaz burası çöküyor ekip kaçın!” demiş Tom. Hemen kaçmışlar. Geri dönerken hiçbir yol olmadığını görmüşler, her yer uçurum gibiymiş. “Sonumuz geldi” demiş Ron. “Hayır! Yanımda halat var.Halatla oraya atlayabiliriz.” demiş Emma. Halatla bir sonraki yol kıvrımına kadar inmişler ve aşağıya doğru yürümeye başlamışlar. “Ne, olamaz, yol çok incelmiş.” demiş Marta. “Sorun değil ama dikkatli yürüyün.” demiş Emma. En sonunda varmışlar ve tek bir şey söylemişler o da şuymuş.”İMKANSIZ DA NEYMİŞ?” Bunu söyledikten sonra vedalaşıp gitmişler.
Bu hikayede böyle bitmiş.