İnsan bazen kendi dünyasında kaybolur. Nereye gideceği, ne yapması gerektiği hakkında en ufak bir fikri olmaz. Mutluyken bir anda üzülür de bazen. Son zamanlarda sürekli bu haldeydim. Kendimi bir yere ya da birine ait görmüyordum.
Lise sona geçmiştim. Eski okulumda birçok sorun yaşadığım ve eğitim açısından iyi olduğunu düşünmediğim için okulumu değiştirmiştim. İçimde büyük bir tedirginlik vardı. Okul değiştirmemin yanı sıra ailemden de ayrıydım. Onlar Bodrum’da yaşıyor ben ise okula gittiğim için İstanbul’u tercih etmiştim. Kendime ait bir evim vardı burada orada kalıyordum. Okulun ilk günü büyük bir tedirginlikle okula gitmiştim. Bir sürü yeni insan girecekti hayatıma. Okula girdiğim an da sanki herkes beni tanıyormuş gibi hissettim. “Yeni kız” olmak böyle bir şeydi sanırım. Sınıfımı bulduktan sonra orta sıranın 3. masasına oturdum. Ne çok önde olmak istyor, göze batmak istiyordum, ne de çok arkada olup sınıftan uzak kalmak istiyordum. Yavaş yavaş sınıf dolmaya başlamıştı. Gözüm sürekli saatteydi ama neden bilmiyorum bir anda kapıya doğru baktım. İçeri uzun boylu, esmer bir çocuk girmişti. Hayatım boyunca hiçbir erkek dikkatimi çekmemişti ve ilk defa böyle bir şey yaşıyordum. Gelip yanıma oturmuştu. Bu zamana kadar erkeklerle pek fazla konuşmam olmadığı için ne diyeceğimi bilmiyordum. Adı Aras’mış. Zamanla çok daha yakın olduk. Ne zaman ona ihtiyacım olsa yanımda oluyordu. Bu hayattaki en yakın arkadaşım haline gelmişti. Sürekli birlikte geziyor, eğleniyorduk. Sevdiği kız olunca ilk gelip bana anlatıyordu. Yanı kısacası her anım olmuştu. Onun matematiği çok iyiydi ama açıkçası benimkisi pek iyi sayılmazdı, bu yüzden bana ders çalıştırıyordu. Üniversite sınavı yaklaştıkça ben daha çok geriliyordum ve Aras hep beni rahatlatmaya çalışıyordu. İkimiz de birlite okumak, aynı üniversiteye gitmek istiyorduk.
Sınava 1 hafta kalmıştı. Biz de Aras’la kafamızı dağıtalım, rahatlayalım diye buluşacaktık. Ben erken gitmiştim onu bekliyordum. Kırmızı ışığın orda bana doğru el sallayan birini görünce o olduğunu anlamıştım. Karşıya, yanıma doğru yürüyordu ki bir araç ona çarpmıştı. Ne olduğunu anlayamadan bir kalabalık oluşmuştu orada. Ağlıyordum, haykırıyordum. Benim kardeşim, canım, birçok anımın sahibi ölüyordu. Ambulans gelmişti. Elini tutuyor ve bırakmıyordum. Yolda, gözümün önünde hayatını kaybetmişti o. Hayatıma anlam katan kişi artık yoktu. Cebinden bir mektup çıkmıştı. Bana teslim ettiler. İçinde beni ne kadar sevdiğini ve bugüne kadar beni arkadaştan daha farklı gördüğünü yazmıştı. Bilmiyordu ki ben de ona karşı aynı duyguları besliyordum. Hayatımı geçirmek istediğim adam hayatımdan gitmişti, elinden şekeri alınmış bir çocuk gibi ağlıyordum. Eve gitmiştim, anahtarı cebimde ararken olanları düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum, kapıyı açtığımda ise daha büyük bir sürpriz. Tanımadığım birden fazla yüz vardı. Herkes geçmiş olsun demek için gelmişti. Annem benim yanımda olmuştu, uzun süre Bodrum’a dönmemişti. Siz siz olun bir insana söylemeniz gereken bir şey varsa zaman kaybetmeden söyleyin. Çünkü bazen her şey için çok geç olabiliyor.