Kurduğunuz tek bir cümle hayatınızı değiştirebilir mi? Üç dakikalık bir dans olabilir mi gerçekten sizi ruh eşinize götürecek olan?
-3,2,1 ve kepler havaya. Artık mezunsunuz
Bu anonsla birlikte göğe karışan yüzlerce kepin o muhteşem görüntüsü eşliğinde lise hayatımızın bitişini kutluyorduk. O gün lise hayatımızdaki en güzel, en gurur verici ve bir o kadar da en buruk günümüzdü. Sonunda liseden mezun olmanın verdiği mutluluk bir yana bu törenle sadece okulumuzdan değil, kaç senemizin beraber geçtiği arkadaşlarımızdan da ayrılıyorduk. Hepimiz farklı yerlere dağılmıştık. Kimimiz yurtdışından kabul almış, kimimiz ise ülkenin en iyi okullarına yerleşmiştik. Sabahki kep töreninin ardından akşam yapılacak mezuniyet balosu belki de birbirimizi son görüşümüz olacaktı.
O kadar uzun süredir planlıyorduk ki bu anı, her şeyimiz harfi harfine hazırdı. Her ne kadar zor olsa da unutulmaz bir akşam olacaktı. Balo hazırlığı yapmak için Melis’in evinde buluşmuştuk. Aylardır elbise kılıflarından çıkarmadığımız elbiselerimizi büyük bir özenle çıkardıktan sonra hemen üstümüze geçirdik. Ayakkabılarımızın tokalarını da bileğimize göre ayarladığımızda aynanın karşısına geçip her şeyin planımıza uygun olup olmadığını kontrol ettik. Melis sarı saçlı, mavi gözlü, melek gibi bir kızdı, benim aksime. Kırık kahve saçlarımla oynarken o kırmızı elbisenin içinde çok güzel gözüken Melis’ten gözlerimi alamadım. Tam o sırada Melis’in seslenişiyle irkildim.
-Hadi ama Ateş! Daha kuaföre gideceğiz, hızlı olmamız lazım.
Kuaförden çıktığımızda balonun olacağı otele 35 dakika uzaklıktaydık. Ucu ucuna da olsa balo saatinde davetiyelerimizi vermiş, salona ilerlemiştik. Bizim sınıfımız için ayrılan masaya ilerlediğimizde herkesin geldiğini gördük. Hiç onları böyle özenli, güzel görmediğimi düşünürken yerime oturdum. Çok geçmeden okul başkanımız konuşma yapmak için sahneye çıkmış ve baloyu resmen başlatmıştı.
Ortam tam istediğimiz gibiydi. Şarkı listesini bizim hazırlamamız belki de ortama renk katan şeydi. Çok geçmeden başlayan yemek sevisini aniden açılan slow müzik takip etti. Okulumuzun çiftleri pisti doldururken gözüm yan masadaki Emre’ye takıldı. Emre bir dönem kalbimin kapılarını açmış ama aramızda bir şey olamamıştı.
İç sesimle baş başayken ne bekliyorsun ki dedim kendi kendime. Kaybedecek neyim kalmıştı ki. Belki de bugünden sonra birbirimizi hiç görmeyecektik bile. Bir anlık cesaretle kalktığım masadan onların masasına doğru yürüdüm ve;
-Emre benimle dans eder misin?
Emre’nin afallamasının ardından ne ara kendimizi pistte bulduğumuzu hatırlamıyorum bile. Tam üç dakikada sanki her şey durmuş, etrafta bizden başka kimse kalmamıştı. Müziğin bitimiyle bozulan büyü yerini maytapların ışıltısı salonun en ucundan gözüken pataya bıraktı. Pasta servisinin ardından telefonumun titreşimi ile irkildim. Gelen mesaj Emre’dendi. Mesajda ‘Biraz konuşabilir miyiz?’ yazıyordu. Mesajı okuduktan sonra kafamı ona doğru çevirip onayladığımı belirtecek şekilde başımı salladım. Salonun çıkışına doğru yönelip salondan çıktık.
Salondan çıkışımızın ardından beni Emre’nin ilanı aşkı karşıladı ve böylece Emre ile hikayemiz başlamış oldu, böyle biteceğini hiç tahmin etmezken,. Balo bitiminde ‘Eve gidince haber ver.’ diyerek ayrılmıştık. Ben çıktıktan 10 dakika sonra mesaj atsam da Emre’nin mesajı hiçbir zaman gelmedi. O mesajı beklerken uyuya kaldığım sırada alışık olduğum zil sesimle uyandım. Arayan Melis’ti, telefonda ağlayarak Emre ve babasının kaza yaptığını söyledi.
O gün Emre’yi kaybettik. İşte bu da bizim ilk ve son dansımız oldu.