İLK ÖNCE DÜŞÜNMELİYİZ

Aslında kaliteli olan her şeyin özünde çok büyük bir reklamcılık yatar nasıl mı şöyle ispatlayım.

Düşünün iki tane bilindik marka ama bir dünyaca ünlü bir tanesi de olduğumuz ilçe boyunca.Siz olsanız hangisini seçerdiniz galiba sormaya bile gerek yok çoğunluk dünyaca ünlü olan markayı seçecektir. Mesela Nike’ı düşünelim, evet pahalılar ama sonucunda kaliteliler.Bu iş ayakkabının yanına sadece bir tane logo koyup fiyatını 500 Türk lirası yapmakla değil, sunduğu kaliteylede ölçülür.Ve eğer arada fark yoksa ama biri diğerinden sırf marka diye pahalıysa biz buna üstü kapalı olarak rahatça kapitalizm diyebiliriz.

Yani pahalılık veya ucuzluk insan beyninde biten iki faktördür. Sırf biri marka diye onu almak zorunda değiliz ama insanların yarattığı çağrışımlar ile kendimizi onu almakta zorunlu hissediyoruz.Buna her türlü şeyden örnek verebiliriz ;gıda,araba,ev ve daha benzeri şeyler. Fakat burada ki asıl sonuç markanın cidden parasını hak ettiği mi yoksa kapitalizm sorgusu mu ? Bu zamana kadar gelebildiyse ve Alman otomotiv satışlarında ve yenilikte zirveyi çeken bir marka olduysa bu otomobil markasına parasını hak ediyor diyebiliriz.

Peki ya bu durum göreceli kavramlara geldiğinde yani kitaplara geldiğinde işler nasıl değişiyor? Kitaplar her insana farklı şeyler katan eşsiz bir hazinedir o yüzden bence bunun karşılaştırmasını çok fazla yapamayız. Fakat yazarları hakkında eleştiri yapılabilir ne kadar başarılı oldukları ödüllerine veya attıkları imzaya göre bakılabilir.

Demeye çalıştığım şu ki kalite rastlantı değildir ve her zaman emeği kadarını hak eder.İki araba üzerinde karşılaştırma yapacak olursak, Audi ve Renault örnek olarak gösterilebilir. Hepimiz Almanların tartışılmaz kalitesine birçok kez şahitlik ettik peki ya bu durum otomobillerde de öyle mi ? Audi denildiği kadar üstün mü? Yoksa kulak dolgusu mu?

(Visited 51 times, 1 visits today)