Benim başımdan geçen birçok anım var. Ve bunlardan birini sizlere anlatacağım.
Geçen yaz Temmuz Ayında ben, babam, annem, kardeşim, ve bizim tanıdığımız bir aile ile Antalya’ya tatile gittik. Orada tanıdığımız başka bir ailenin yazlığında kaldık. Ev 3 katlıydı. Toplam 8 kişiydik. benden 1 yaş büyük ve kardeşimle aynı yaşta olan arkadaşlarımız vardı. Benden büyük olan arkadaşımın ismi Erkut idi.
1. gün: Evi güzelce temizledik çünkü her yer toz ve kir içindeydi. Eve baştan aşağıya hortum ile su tuttuk. Büyükler odaların temizliğine geçince Erkut ve ben ince kıyafetlerimizi giyinip bahçeye çıktık. Orada bir tane daha hortum vardı. Onu ayaklarımızı ıslatıp serinletmek için açtık. Sonra Erkut beni ıslatmaya başladı. Su gerçekten buz gibiydi. Tabi havada bunun tersi. Hemen eve koşup su tabancalarımızı aldım. Onunkini ona verdim. Tabancaları su ile doldurup birbirimizi kovalamaya başladık. Bir süre sonra ikimiz de sırılsıklam olmuştuk. Biraz daha oynadık ve eve girdik. Sırayla duş alıp yeni ve kuru kıyafetler giyindik. Hepimiz çok yorulmuştuk. Büyükler temizlik yapmaktan. Ben, Erkut, Berkay ve Eymen de oyun oynamaktan. Biraz dinlendikten sonra hep beraber dışarıya yemek yemeye çıktık. Oranın en meşhur restoranına oturduk. Ne yemek yediğimizi pek hatırlamıyorum ama tadı çok güzeldi. Yemekten sonra biraz gezdik sonrada eve geri döndük. Pijamalarımızı giyip yataklarımızı hazırladık. Sonrada uykuya daldık.
2. gün: Biz sabah erkenden kalkmak istiyorduk ama pek öyle olmadı. Kalktığımızda kahvaltı hazırdı bile. Güzel bir kahvaltı yaptık ve plaj eşyalarımızı hazırladık. Güneş kremlerimizi sürüp mayolarımızı giydikten sonra arabaya bindik. Evet 8 kişi 1 arabaya sığabildi. Kaldığımız evin yakınlarındaki bir plaja gittik. Orası pek plaja benzemiyordu ama. O deniz çok ama çok dalgalı, kumu taştan yapılmış, denizin içi ful taşlar ile kaplı ve bir anda derinleşen bir yerdi. Oraya girmek istemedik ve Antalya’da yaşayan birine, burası hariç en yakın plajın neresi olduğunu sorduk. Ve bize arabayla 1 saat ötedeki bir yeri söyledi. Biz Belek’den Side’ye doğru yola çıktık. 1 saat süren yolculuğumuzdan sonra, mükemmel bir deniz, mükemmel yumuşaklıkta kumlar, çok eğlenceli gözüken dalgalar ile karşılaştık. Burası tam da aradığımız yerdi. Ben ve Erkut hemen mayomuzun üstüne giymiş olduğumuz kıyafetlerimizi çıkartıp denize koştuk. Aynı anda denize daldık. Sonra kıyıya koşup şişme simitlerimizi alıp şişirdik. Ben benimkinin o da onunkinin üzerine atlayıp dalgalara karıştık. Orada herkes çok fazla eğlendi. Sonra eşyalarımızı toplayıp eve gitmek üzer arabaya bindik.
3. gün: Sabah erkenden bu 8 kişiye 4 kişi daha eklendi. Kaldığımız evin sahipleri gelmişti. Güzel bir kahvaltı yaptık. Herkes karnını doyurdu. Tabi ki bu 12 kişi tek bir arabaya sığmadı. 2 araba 1 saatlik yolculuğa yine başlamıştık. Bizi yine güzel bir gün bekliyordu. Plaja yine ayağımızı bastık. Öğleden sonra babalar kumsaldan ayrılmıştı. Benim annem güneşleniyordu. Diğer iki anne de henüz 3 yaşında olan Defne’yi alıp biraz derine gitmişlerdi. Ben ve Erkut ise denizde Defne’nin abisi olan Mecit Abi’ye Eşek şakası planları yapıyorduk. Mecit Abi ise derinde yüzüyordu. Sonra kumsaldakiler birileri boğuluyor diye bağırmaya başladı. Bunlar biraz derine giden annelerdi. Erkut’un bunu bana ilk söylediğinde inanmamıştım ama sonra görünce haklı olduğunu anladım. Mecit Abi annelere şaka yapayım derken suyun içine batırıp boğulmalarını sağlamış. Defne kendi şişme simidi ile onlardan çok fazla uzaklaşmıştı. Mecit Abi gidip onu aldı. Anneleri kurtarmak için giden 3 cankurtaran da orada boğulmuştu. Sonra yabancı bir teyze ve kocası onlara yardım etti. Sonunda hepsi kurtuldu. O gün akşam, ben babam Erkut ve babası arabayı yıkamaya çıkmıştık. Defne’nin annesi yerleri sildiği için yerler ıslak ve kaygandı. Annem ve kucağında olan kardeşim tamda merdivenin kenarında ıslak yer ,dolayısıyla kayıp yere düştü. Annem kardeşimin başını eliyle korudu ama sonradan Eymen kafasını geriye doğru atınca mermer merdivenin köşesine geldi. Eymen çığlıklar atmaya başladı. Tabi annemde hemen peşinden. Hemen en yakın hastaneye götürdüler. Ben, Berkay, Erkut ve annesi evde kaldık. Ben titriyordum. Yarım saat sonra Eymen eve geldi. Kafasına tam 4 dikiş atılmıştı. Neyse ki daha kötü bir hasar gelmemişti. O gün erkenden yatıp uyuduk. 4 kişi hayatını kaybedebilirdi o gün.
Bu olaylardan sonra, 4. Gün Ankara’ya doğru yola çıktık. Ve 3. Günde kötü geçen zamanlar dışında çok iyi bir tatil olmuştu.