Yaptıklarının hepsinin bir karşılığı olacaktı. Bir gün, hepsinin hesabı sorulacaktı. Ama ona göre o gün hiç gelmeyecekti. Kendinden o kadar emindi ki…
Her gün aynıydı. Uyan, giyin, işe git, birkaç toplantıya gir ve eve gel. Başarılıydı evet ancak hayatı zevk verici değildi. Gençlik senelerini hatırladı birden. Gerçekten özgür olduğu ve hayattan zevk aldığı zamanları hatırladı. Her şey kanser teşhisi ile başlamıştı. O zamanlar pek fakirdi, durumu mühim, kendisi perişan haldeydi. Bir gün, her şey bitmiş gibiyken karşısında bir adam belirdi.
Adamın yüzü çok tanıdıktı sanki çocukluk arkadaşıymış gibi. Onu çağırdı. Ufak bir sohbetten sonra, ona durumunu bildiğini söyledi. Ona yardım edebileceğini söyledi ancak tek bir şartla: Onu bir daha gördüğü gün, son günü olacaktı. Kaybedecek hiçbir şeyi olmadığından adamın teklifini kabul etti. Adam ona el sallayarak bir anda kalabalığa karıştı. Sabah hastaneye kemoterapi için gittiğinde mucizevi bir şekilde taburcu olduğu söylendi. İnanamamıştı. Adam sözünü tutmuş, onu resmen hayata geri döndürmüştü. Kafasında gerçekleştireceği hedefler ile hastaneden ayrıldı. Çok çalıştı, hedeflerini gerçeğe dönüştürmek için. Hedeflerinin efendisi olmak için çalışmanın kölesi oldu. Hepsini teker teker tamamladı. Hayallerinin hepsi gerçek olmuştu. Peki şimdi ne yapacaktı? Bomboş hissediyordu kendini. Evet, kendi işini kurmuştu; evet, hedeflerini gerçekleştirebilmişti; evet, dünyayı daha bir yere çevirmişti ancak yapacak hiçbir şeyi kalmamıştı. Bitmişti hayatı onun gözünde. Tamamlanması gereken her şey, tamamlanmıştı. Hayatta aradığı tek şeyi kaybetmişti: zevk. Yürüyüşe çıkmaya karar verdi. Karşısında o adamı tekrar gördü. Kafasından kaynar sular boşalacakken bir anda eski dostu olduğunu fark etti. Uzun ve anlamlı bir sohbetten sonra, evine geri döndü. Eşine “Onu karşımda gördüğümde kalbim yerinden çıkacak sandım.” dediğinde ikisi de gülmeye başladı. Bir film izledikten sonra eşine “Eğer bana bir şey olursa her şeyimi sana bırakacağım.” dedi.
O gece uyumaya gitti. Hiç uyanamayacağı bir uykuya daldı. Uykuya dalarken o eski dostunun o adam olduğunu anladı. Uyanmaya zorladı kendini ama nafile. “Sözünü tuttu.” dedi kendi kendine. Aklına adamın söylediği bir söz geldi. “Hayata ağlayarak geldin, gülümseyerek git. Böylece insanlar dolu bir hayat yaşadığını anlarlar.” O da adamın dediği gibi yaptı.