Yine bir hafta sonu gelmişti ve Ali her zamanki gibi yatağını toplamadan kalkıp kedisine yemek koydu. Her cumartesi kedisi yemeğini yedikten sonra kayboluyordu. Gelmesi saatler sürebiliyordu ama Ali asla kedinin evden girip çıktığını göremese bile yine evin içinde karnı dolu beliriyordu. Ali sonunda kedinin ortadan kaybolduğu zaman ne yaptığını bulacaktı. Kendi kahvaltısını çabucak yapıp kedisinin peşine düştü. Kedi küs olduğu komşusunun kapısına gitti. Kapı açıldı ve kedi içeri girdi. İçeride bir şey göremese de Ali yine de değişik bir koku alıyordu. Bu koku sanki et ve balık karışımı gibiydi. Ali’nin kafası karıştı. Yavuz kedisini mi besliyordu?
Ali sonra gidip komşusu Yavuz’un kapısını yapabildiğince nazik ama sesli bir şekilde üç kere çaldı. Yavuz kapı deliğinden bakıp “Ne istiyorsun?” diye ağzı dolu bir şekilde kapının öbür tarafından konuştu. Ali, Yavuz’a kedisini besleyip beslemediğini sordu. Yavuz kapıyı açıp Ali’ye o kedinin Ali’nin olduğunu bilmediğini söyledi. Son kavgalarından beri küs olan Ali ve Yavuz sonra barıştılar ve birlikte basketbol oynadılar. Birlikte nasıl eğlendiklerini unutmuşlardı. Ne yazık ki olan kediye oldu. Eskiden istediği kadar yiyip sonra etrafta istediği kadar koşuşturabiliyordu. Ali hâlâ çıkmasına izin verse de iki kapıdan birden yiyemiyordu. Kedilerin dokuz canı var derler, bu kedi sadece ikisini kullanarak bu kadar rahat yaşamıştı.
İki Hayatlı Kedi
(Visited 6 times, 1 visits today)