İhtişamlı Okul

Uyandığımda gözlerimi alan o binaya bakmaktan başka bir şey yapamadım. Sadece bakıyordum çünkü kollarımı hareket ettiremiyordum. Aradan biraz zaman geçince kendime geldim ve kollarımdaki yere bağlı olan ipleri gördüm. Yanına her kim bağladıysa nedensizce bir bıçak koymuştu. Dünya kendi pisliğine bürünmüş bir şekilde nefret kusuyordu. Ne kadar zaman geçmişti kim bilir. Her yer çöp doluydu ve insanlık bunu görmezden gelip kendilerine bir engel olarak görmüyordu. Tam bir saçmalıktı! Ara sokaklarda yürüyen insanlardan birinden yardım istedim ve yanıma gelip ne olduğunu sordu. Ben de kollarımı işaretle göstermekle yetindim. Bıçağı aldı ve ipleri kesti. Sonra da “Bıçak bende kalabilir mi?” dedi ve yüzüme bön bön bakmaya başladı. Ben de çaresizce “Evet” dedim. Adam bıçağı alıp gittikten sora yolunu izlemeye başladım. Işıklı binaya gidiyordu. Ben de onu takip etmeye başladım ve karanlık bir yoldan geçti. Cesaretimi topladıktan sonra ben de içeri girdim ve uzun süre yürüdüm fakat bir süre sonra bir şey anladım: Uyandıktan sonra gördüğüm o koskocaman ihtişamlı bina meğerse bir okulmuş. Her yeri aydınlatan bu okulun ışıkları o kadar parlak ki olduğu yer gündüz gibiydi. Sadece geceyi değil dünyanın cehaletten oluşan karanlığını da aydınlatıyordu. Bir süre sonra okulun kapısına vardım ve kapı açıktı. Burada neyin olduğunu sordum. Bana verdikleri ilk cevap buranın bir terkedilmiş hayvanat bahçesi olduğuydu. Karanlık yoldan geçip dünyaya döndüm ama her şey çok değişmişti. Dünya eskisi gibi yemyeşildi. Karşıma uzun bir köprü çıktı ve içimdeki ses orada yürümemi söylüyordu. Beni uzun bir yol bekliyordu.

(Visited 7 times, 1 visits today)