İdeal Dünya ve 5 İlkesi

Bir günün öbürüne denk olduğu modern dünyada yine bu günler arasından bir gündü ki bu dünyada gider herkes bir yoldan ama bilmezler ki nedir bu yollarının varışı, modern insan yürür yolunda ve sapar kendi yolundan en küçük zorlukta. Vardır onların amaçları ama gelip geçicidir ve sonlanır amaçlarının sonlanmasıyla beraber huzurları. Bir an için yaşar modern insan ama bir an bile yaşayamaz hayatını, bir hevesten bir başkasına sürekli yoldadır modern insan ama bu fâni heveslerinin hiçbiri mutmain edemez onların ruhlarını. İşte bu yüzden açtır onların ruhları ve felaketidir onların bu sefil durumları. İşitirim kalbimle bu insanların sessiz çığlıklarını, ama bendedir bu hastaların şifaları, âleme hekim olucak birisi gerek! Bu hekime de hikmet ve kudret gerek. İşte bu fikir ile ibtidâ etti insanların ötesinde duyduğum sevgi ki bu sevgim onların şifası olmalı.

Bu yol verdi bana hayatı ve yolum oldu hayatım. Dingindi ruhum ama durgun değildi; taşmak istiyor insanların hayatlarına, ulaşmak istiyor benliğimde demlenmiş hakikatim insanlara, uzanacak eller gerek bana! Böyle takdis ettim altın suyuyla taşan kabımı ki bu taşkın içi kirli sularla dolu kaplara olmalı; amacını bilmeyen, acınası hevesleri ve bundan duydukları tahkire şayan acıları ile “modern insana” olmalı.

İlerliyorken insanlara doğru; yolumu kesti bir soytarı, söyle söyledi bana:

-Sanıyorsun ki ulaşıcaksın insanlara da dönüşecek dünya, dünya bürünecekmiş hakikate de hayatsız insanlar da hayat bulacak senin güya hayat veren dâvânda, böyle bir şey ancak olur ideal dünyada.

Evet! dedim soytarıya, bunlar olucak ki bizim dünyamız olucak ideal dünya.

Sinirlenen soytarı kustu üzerime şu kokuşmuş lafları:

-Ey sen büyük adam; ağzından çıkan her söz yalan, sen ve beni güldüren dâvân ancak bir sihir ve onun verdiği kudret ile vukû bulur.

Ey sen soytarı belki bilmiyorsun bunları ama en nihayetinde insan için ancak çabaladığı kadarı vardır; bir sihirde değil muhtaç olduğum kudret, insan kudretini bizzat dâvâsından almalı. İşte böyle buyurdum soytarıya ve insanların kalplerine giden yolumda müdâvim oldum.

Uğurunda çabaladığım mefkûrenin yolunda bir tefekkürde bulundum ve hikmet ağacımın meyvelerini şu sözlerim ile armağan ettim insanlığa:

 İnsanlara adalet gerek ki kimse düşmesin bir başkasının hakkında kendisine hak arayacak kadar, adalet gerek insanlara ki herkes kendi hakkı ile hakettiklerini yaşar onda, böyle diner insanların ruhlarındaki yoksulluk ki kendinde olanla yitinecek kadar zengindir artık insanlar.

İnsanlara bir gâye gerek ki bu gâye onları bırakmasın hiç; bu gâye ile ölümü ve yaşamı aşsınlar ki sonu olan amaçlar ile bir hevesten öbürüne koşturup durmasın insan hiç, sabit olsun gâyeleri ve diğer her şey bu amaç için bir araç olsun onlar için, yarım bırakmasın bu hedef insanı kısıtlı hedefler gibi, bu amaçlarının bir kısıtı olmasın ki insanı taşısın kendi amacı insan kemâle erene dek, bu amaç olmamalı hiç kimseye muhtaç ama hayat bulmak için herkes O’na muhtaç. Böyle diner insanın ruhundaki yoksunluk, böyle mutmain olur insan, böyle biter insandaki yarımkalmışlık.

İnsanlara bir takdis gerek ki kutsasınlar bu mukaddes ve büyük amaçlarını. Geçtikleri zor yolları olsun onlara bir lezzet ve olsun onlara bir irade dayanımı. Çıktıkları yollarda yalınayaklarına batsa da keskin taşlar bu taş benim gayeme ulaşır; yaşasın benim kutlu acım diyebilmeli insan işte budur takdis. Yoluna çıkan ateşli ve seni mahvetmek için gelen ejderhaya bir tebessüm edip, senin ateşin ardından benim helak oluşum beni amacıma ulaştıracak şeydir bu yüzden mahvet beni ey dost! Diyebilmektir, işte budur takdis. İşte böyle yürür yolunda insan, işte böyle sever insan ve bu yürüyüşle onun tini sevginin ruhuna dönüşür ve bu sevgi ile olur hasımının gazâbı ve kutsar dâvâsını.

İnsanlara bir ilim gerek ki bu ilim, insanın ne yaptığını ve ne için yaptığını bilmesidir. İnsan her şeyi bu tek olan yüce dâvâsı için yapmalı; onun için yaşamı ve ölümü aşmalı, amacını kutsamalı ve bunu adalet ile yapmalı. işte insanın ruhu böyle mutmain olur, işte böyle diner insanın cehâletinden gelen sefâleti.

İnsanlara bir vahdet gerek ki bu ortak gâyedeki insanlar tek bir vücud gibi olsunlar; aynı amaç için çalışan farklı organlar olarak bir vücud teşkil etsinler, bu şekilde insanlar rastgele bir yığın olmaktan ziyade bir toplum olurlar, âleme nizâm böyle gelir, ideal bir dünya için bu ideal gâyeye sahip insanlar bir vücud olur böylelikle bir toplum olurlar ve bu toplumda âleme nizâm vererek ideal dünyayı oluşturur. İşte böyle mutmain olur dünya; işte böyle sever insan komşusunu, işte böyle berâber olur insanlar ve böyle sonlanır insanın yalnızlığından gelen sefâleti.

İşte bu beş ilkedir insanlığın şifası, bu temel üzere olucak ideal dünyanın inşası! Hasta bir dünya görüyor bu gözler, ama insanlığın hastalığına şifa olmak için yeterlidir bu sözler, doğru söz herkese ulaşmalı ama hastalığı seven ve şifayı kabul etmeyen insana da daha el uzatmamalı.

(Visited 3 times, 1 visits today)