Eda ve İdil çok iyi arkadaştılar. 6. sınıf öğrencisi idiler. Okul bitmişti ve herkes eve gidiyordu. İdil ve Eda eve yürüyor ve konuşuyorlardı. Birden, İdil Eda’ya sordu: “Sen bu 2 metrelik çitten atlayabilir misin? “Eda da: “Evet atlarım.” dedi. İdil: “Yok ya, bence atlayamayacaksın.” Eda yine kendine güvenerek: “Atlarım!” dedi. İdil: “O zaman var mısın iddiaya?” Eda: “Varım! ” dedi. Eda çitten atlamak için çite tırmandı. Eda korkuyordu ama atlayacaktı. Derin nefes aldı ve atladı. İdil Eda’nın nasıl atladığına bakmamıştı ve bakmaya korkuyordu, sadece Eda’nın acıdan ağladığını duyabiliyordu. İdil yavaş yavaş gözlerini açtı ve arkadaşı Eda’nın yerde oturup, ağladığını gördü. Galiba Eda’nın ayağı kırılmıştı. Hemen 112’yi aradı. Ambulans hemen geldi ve Eda’yı ambulansa yatırıp hastaneye götürdüler.
İdil arkadaşı için çok üzüldü, hepsi onun suçuydu. Eda iki gün boyunca hastanede yattı ve çıktığında belli bir süre koltuk deyneğiyle yürümek zorunda kaldı. İdil Eda’dan özür diledi ve arkadaşına, alçısı çıkarılana kadar, evden okula ve okuldan eve gitmesine yardım etti. İki arkadaş bu olaydan ders çıkardılar, bir daha asla iddiaya girmeyeceklerdi.