Olayın her saniyesi sanki beynimde durmaksızın dönüyordu. Başımın döndüğünü gözlerimin karardığını hissedebiliyordum. Bir gün başıma bu olayın geleceğini biliyordum ama bu kadar etki bırakabileceğimi veya gerçekleşebileceğine hiç inanmamıştım. Sonra gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başladı, zemin bir anda kaymaya başlamıştı sonrası karanlık…
Uyandığımda aşina olduğum hastanenin acil bölümündeydim. Bağlanan serumları çıkarıp yalnız kalmak için hastanenin girişine çıktım. Gökyüzüne bakıp derin bir nefes aldım. Gökyüzüne baktıkça o küçük kızın masmavi gözlerini görmeye başladım. Bir anda daha hızlı nefes almaya başlamıştım. Sanki o küçük kıza tekrar nefes aldırabilecekmişim gibi daha hızlı nefes veriyordum. Kalbimdeki ağırlık beni boğacak gibiydi. Eve doğru gitmeye başladım. Araba sürebilecek durumda olmadığım için yürüyordum. Zaten ev yakındı. Apartmana girip anahtarı cebimde ararken olanları düşünmeden duramıyordum. Cidden bir insanın, çocuğun, ölümünde benim de bir parmağım olabilir miydi? Kapıyı açtığımda ise daha büyük bir sürpriz vardı. Kendi evimde tanımadığım birden fazla yüz. Bugüne kadar hep yanımda olan, en yakınım dediğim insanlar şu an bana yabancı gibi geliyordu. Sanki kimseyi tanıyamıyordum. Belki de değişen bendim. Belki de bugün yabancılaşan bendim. Her zaman olduğu gibi bana destek olmaya gelmişlerdi ama ben sadece yalnız kalmak istiyordum. Onlar gittiğinde uyumaya çalıştım ama olmuyordu. O küçücük kıza onu kurtaracağıma söz vermiştim. Ameliyattan önce titriyordu. Benim onu cesaretlendirmem üzerine sakinleşmiş ve kurtulacağına karşı büyük umutlar beslemeye başlamıştı. Bir daha bir insana nasıl söz verecektim? Nasıl doktorluğa devam edebilecektim?
1 ay sonra bir sabah uyandığımda daha güneş doğmamıştı. Sokağa çıktığımda dün ölen kızı görmemle dona kalmam bir oldu. Gülüyordu, top oynuyordu ve bana kızgın değildi. Sanki hiçbir şey ona dokunamaz, kıramaz gibiydi. Mutluydu gerçekten. Sonra topu havaya attı topun yavaşça havaya süzülüşünü ve gökyüzünde giderek uzaklaştığını, en sonunda kayboluşunu izledim. Sonra kafamı indirip kızı bakmaya çalıştığımda yoktu. Bir anda o da gitmişti. Yeni doğmaya başlayan güneş ve sokakla yalnız kalmıştık ama kendimi yalnız hissetmiyordum hayatımda ilk kez. Eve içimde buruk bir huzurlu döndüm.
Hastaneye gidince kendimi daha çok huzurlu hissetmeye başlamıştım. Tekrar doktorluğa dönmek beni mutlu etmişti. En güzeli ise kendimi bu koca hastanede ilk kez yalnız hissetmiyor oluşumdu. Yeniden odama girişimde içim burkulmuştu. O kız aklıma gelmişti. Onun o mutlu, umutlu havası benim de umutlu olmama neden oldu. Bir sonraki hastalarıma nasıl davranacağıma karşı hiçbir fikrim olmamasına rağmen ilk hastamı almaya hazırdım. İlk gelen hasta ise bende şok etkisi yaratmıştı. Mavi gözlü bir kızdı. Aynı semptomlar, aynı hastalık, aynı tedavi… Bu sefer kurtarabileceğimi değil kurtaracağımı biliyordum.