İnsanoğlu; hayatı öğrenme sürecinde pürüzlü gördüğü yerleri yontup tozlarını aldıkça ister istemez mükemmellik arayışının daha belirgin hale geldiğinin farkına varır, bunun neticesinde zamanla adalet ve eşitlik kavramları daha kesin bir şekilde uygulamaya konmak istenmiş ve insanoğlunun bir şeyleri tamamlama ihtiyacıyla birleşip hukuk adı altında toplanmıştır.
Hukuk da en basit haliyle toplumsal yargıların, eşitliğin ve adaletin pratiğe dökülmesi durumudur; mükemmellik arayışımızın bir meyvesi daha olan matematikle olan alakası yok sayılamayacak derecede mühim bir mevzudur. Adaletin özü olan eşitlik kavramı üzerinden oluşturulmuş hukuk sistemi de doğrudan matematiksel mantığa dayanır ve bu sistemde matematik ile karmaşık bir düzenden daha anlaşılabilir bir ortam ortaya çıkarmak amaçlanır, matematiksel hukukun bir yanı dört işlem ve istatistiğe dayanırken talep ve dava örnekleri matematiksel mantık ve bakış gerektirir ki hukuksal vakalarda değişkenlerin sayıca fazlalığı, sağlıklı bir hukuk yönetiminin yanında sağlam bir matematiksel mantık da gerektirir. Hukukçular genellikle matematiğin onlar için dramatik bir kıymette bulunduğuna çok fazla katılmasalar da hem mantık yürütme hem de hesap işleri onları matematiğe bilinçaltları yoluyla bağlar.
Soyut ve somut kurgusal sayısal düzenlemelere verilen isim olan matematiğin araçsal kullanımı, hukukun mantık yürütme ve hesaplama içeren teknik yönünün ihtiyaç duyduğu en temel kısımdır. Her iki safta da mantığın esas olduğu görülebilir bir durumdur; ayrıca iki tarafın da temel dayanakları olan eşitlik, nesnellik ve tarafsızlık ilkeleri birinin diğerinden bağımsız olamayacağını gözler önüne serer.
Hukuku uygularken matematiksel kavramların arayışı içerisinde bulunulmaksızın ansızın birçoğunun karşımızda belirivermesi bir tesadüf olmaktan oldukça uzaktır. Burada da ilk olarak iki bilimin ortak ilkeleri baş gösterir ve bunlar çorap söküğü misali birbirlerini takip ederler: Eşitlik ilkesi, illiyet (nedensellik) bağının köküyken illiyet bağının da sebep sonuç ilişkisini kendisine bağımlı kılması buna örnek olarak verilebilir. Hukuk uygulamacılarının ve karar vericilerinin de bir çözüme ulaşmak adına yola çok bilinmeyenli denklemler ve bunlar hakkında sağlam bakış açılarına sahip olmadan çıkarlarsa yaya kalacakları yadsınamaz bir gerçektir.
Nobel ödüllü matematikçi John Nash’in matematiksel yönde zayıf kalan toplumların hukuksal anlamda gelecek vadetmediğini savunmasına benzer olmak üzere söyleyeceğim şey, sosyal adaletin korunumu ile matematiğin bir elmanın iki yarısı olmasıdır. Bu yüzden bir ülkenin istikbali için biriken endişe biraz olsun azaltılmak isteniyorsa o ülkenin evlatlarının okul öncesi eğitimden karakterlerinin oturduğu yaşa dek özenli bir şekilde matematik eğitiminden geçirilmelerinin gerektiği kanaatindeyim. Böylesinin onları günlük yaşantılarında da yalnız bırakmayarak düşünme sistemlerindeki mantık, ispat, analiz, genelleme, tarafsız karar verme ve nesnel düşünme becerilerini en verimli şekilde besleyeceği fikrindeyim zira ülkemizin içinde bulunduğu geçiş dönemini de göz önüne alırsak kaliteli ve yeterli bir matematik eğitimi, sosyal adaleti onarması belki yıllar alacak olsa bile, elbette bizleri yarı yolda bırakmayacaktır.
KAYNAKÇA:
https://prezi.com/l10xompt0gcx/adalet-icin-matematik/
Hukuk Eğitimi ve Matematik
https://www.ogrenmen.com/sayisal-bilimler/matematik/sosyal-adalet-icin-matematik.html
http://sosyologlar.net/matematik-ve-adalet-2/11016082_658938844228134_1044840468592954360_n-2
Görseller:
haberbilimteknoloji.com (Öne Çıkan)
yasinozkan.av.tr
matematik.cbu.edu.tr
Princeton University