Hoşgörü kendine aykırı gelen bir şeyi anlayışla karşılayarak olabildiğince hoş görme durumudur. Hoşgörü hayatımızın temel yapılarından biridir ve kesinlikle hoşgörülü olmamız hatta artık hoşgörülü değil de normal olduğunu kabul etmemiz gereken konular var. Mesela din, dil, ırk, cinsel yönelim gibi. Bunlar toplumların en sıkıntılı olduğu konular. Peki ya her şeye sınırsız bir hoşgörüyle yaklaşsaydık ne olurdu? Her şeye tolerans gösterseydik.
Sınırsız hoşgörü, hoşgörüsüz bir toplum yaratacaktır, diye bir söz vardır. Siz katılır mısınız bilmem ama benim %100 katıldığım bir söz. Sınırsız hoşgörü insanlar arası saygıyı ortadan kaldırır, empati duygusunu yok eder ve yozlaşmış bir güruh oluşturur. Bir kişinin özgürlüğü, başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter, derler ama eğer sınırsız hoşgörü olursa bu ortadan kalkar. İnsanlar bir süre sonra başka insanların kişisel alanlarını önemsemez ve orayı işgal etmeye de çekinmez. Asıl sorun burada başlar. Kimse kimsenin özel hayatı veya özgürlüğünü önemsemez herkes nasıl isterse öyle davranır. Hukuk devreden çıkar, suç oranı artar ve duygusuz, insanlıktan bir haber ‘insanlarla’ dolu bir toplum ortaya çıkar. Mesela okulda, kantindesiniz ve sıranızı bekliyorsunuz ama biri sizi iterek sıranızı işgal etti. Hoşgörülü davrandınız ve bir şey demediniz. Bir süre sonra herkes bunu yapmaya başlar ve ortaya kargaşa ve kaostan başka hiçbir şey çıkmaz. Veya sınavdasınız, biri sıraya tırnaklarını vuruyor ya da ayaklarıyla yeri bateri olarak kullanıyor. Normalde bunu yapmasında sorun yokken sınav esnasında dikkat dağınıklığına sebep oluyor ve sınavınız kötü geçiyor ama buna da ‘hoşgörü’ gösteriliyor. Sonra ne olur herkes sınavda istediğini yapar.
Veya trafiktesiniz ve bir araç kırmızı ışıkta geçti ve başka bir araca çarptı. Çarptığı araçtaki insanlar öldü ama bu insana hoşgörü gösterdiler. Peki bunun sonunda ne olur herkes aynı şeyi yapar. Bu olayın bir kavşakta yaşandığını ve kimsenin kurallara uymadığını düşünün ne büyük bir facia olurdu. Bir süre sonra kimse kurallara uymamaya başlar.
Ya da hastanelerde ,ki şu an bile çok sıkıntılı yerler, bir hasta yakını ortalığı darmaduman etti. Doktorlara, hemşirelere kimi gördüyse herkese saldırdı. Ama hoşgörü değil mi? (Gerçi bu olay günümüzde ülkemizde çok değişik sayılmaz ve sonuçlarını canlı canlı görüyoruz.) Veya sıra beklemeyen başkasının hakkını gasp eden hastalar ve hasta yakınları…
Toplu taşımalar, toplumun en çok iç içe olduğu alanlardan biridir. Örneğin biri bağıra bağıra konuşuyor ve buna hiçbir şey yapılmıyor bir süre sonra herkes böyle konuşmaya başlarsa nasıl bir kargaşa başlayacağını hayal ettiniz mi?
Bunlar gibi daha bir sürü örnek verebilirim. Bu örneklerin hoşgörünün bir sınırı olduğunu kanıtlar nitelikte olduğunu düşünüyorum. Ayrıca ne demişler, her şeyin fazlası zarardır.