Çok güzel bir gündü. Evimizin hemen yanında olan okulumda arkadaşlarımla sohbet ediyorduk. Havanın hafif serin olmasına rağmen Güneş bize gülümsüyordu. Fakat içimdeki bir dürtü, bugün bir şeye çok şaşıracağımı söylüyordu.
5. ders bittikten sonra bahçeye çıktım. Çantamdan öğle yemeğimi çıkardım ve yemeye başladım. İç sesim hala huzursuz olduğumu dile getiriyordu. Ama ben inanmıyordum Birkaç dakikalığına evlere daldım. Bizim eve baktığımda sanki evden sesler geliyordu. Eve gidip bakabilirdim fakat canım hiç istemiyordu, sebebini tabii ki bilmiyordum. Annem işteydi ve babam bizi ben 3 yaşımdayken terk etmişti. Şu an evde bir tek büyükannem vardı. Aklımda olabilecekleri düşündüm: Belki de televizyon sesidir? Belki de çamaşır makinesi çalışıyordur? Kafam karışıyordu. Tam kalkıp eve gidecekken birkaç kızın bana doğru yürüdüğünü gördüm. Yüzleri korkmuşa benziyordu ve hiçbirini tanımıyordum. Yanıma oturdular fakat başlarda hiç konuşmadılar. Yüz ifadelerinden bir şeyler döndüğünü anlamıştım. Aralarındaki sarışın kız konuşmaya başladı: ” Şey.., şuradaki mavi ev senindi, değil mi? ” Onaylarcasına başımı sallayabildim sadece, korkuyordum. Kızlar o evden çok ses geldiğini söylediler ve gidip bakmayı teklif ettiler. Kabul ettim ve ayağa kalktım. Gitmek için geç bile kalmıştık.
Eve doğru yürümeye başladık. Yürürken kızlar bana kendilerini tanıttı. Dışarıdan ne kadar itici ve karaktersiz dursalar da tanıdıktan sonra gayet iyi ve sıcakkanlılardı. Aralarından uzun boylu kız yanındaki kıza bir şeyler fısıldadı. Belli ki benden biraz tırsmışlardı. Eve vardığımızda kalbim yerinden çıkacak gibi oldu. Bence korkacak kadar kötü bir şey olamazdı fakat gergindim. Kendi evimden bu kadar korkacağım aklımın ucundan bile geçmezdi. Anahtarlarımı cebimden çıkardım. Kızlar bana merakla bakıyorlardı ama ben onları elbette içeri almayacaktım. Burası benim evim, fazla tanımadığım kişileri evime asla almam. Bu yüzden kızlara burada beklemelerini söyledim. Başlarıyla onaylayıp geri çekildiler. Kapıyı yavaşça ve ses çıkarmayacak şekilde açtım. Annem ve bir adamın sesi geliyordu. Kızlar duymasın diye kapıyı kapadım. Alt kattan dedikleri pek anlaşılmıyordu. Yukarı çıkmaya karar verdim. Çok sessiz bir şekilde merdivenleri çıkmaya başladım. Konuştukları yavaş yavaş netleşiyordu ve hayra alamet değildi. Adam anneme bir konuda ağlayarak yalvarıyordu. Bu durumdan hiç hoşlanmamıştım. Sonra annem ağlamaklı konuşmaya başladı: ” Bunu bize nasıl yapabildin, ha? Kızımız ne kadar çok merak etti seni, hiç haberin var mı? Söylesene! ” Duyduklarıma inanamıyordum! İçerideki adam benim babam mıydı?
Artık dayanamıyordum ve içeri dalmak üzereyken babam bir şeyler söylemeye başladı: ” Lütfen.. Lütfen o silahı bana doğrultma. İndir, sakince konuşalım.. Lütfen…” Babamın dediği şey içimi burktu. Annem onu vuracak mıydı ki? Eğer vurursa neler olur onları düşündüm. Hapse girerdi ve onu çok uzun bir süre göremezdim. İçimden en azından benim için onu vurmamasını söylemek geldi. Ben küçükken anneme babamı sorduğumda ilk başlarda hep yurt dışında çalıştığını ama yakında geleceğini söyler, bende inanırdım. Fakat ben 13 yaşıma geldiğimde artık büyümüş, ve her şeyin farkına varmıştım. Annem bana itiraf etmek zorunda kalmıştı ve çok üzülmüştüm. 2 ay depresyona girmiştim. Babam bizi Amerikalı bir kadın için terk etmişti. Annemin ne kadar çok öfkelendiğini ve üzüldüğünü gözümde canlandırabiliyordum. Annem benim her şeyim ve onun kılına zarar gelmesinden çok korkuyorum. Sırf bir kadın için ailesini terk eden adam, şimdi gelip annemden özür mü diliyordu? 18 yaşındayım ve 16 senedir babam yoktu ve yeni mi aklına geliyorduk? Dayanamadım ve odaya daldım. Annem babamın kafasına silah doğrultuyor, ağlıyordu. ”Babam” ise yere çökerek ağlıyordu. Odaya girdiğimde ikisinin de gözleri bana çevrildi.
İkisi de şok oldu. Annem babama, babam ise anneme baktı. Annemin gözaltları mosmor olmuştu. Babamın ise yüzü kıpkırmızıydı. Annem elindeki silahı titreyerek tutuyordu. Babama biraz bakma fırsatı yakalamıştım. Herkesin dediği gibi tıpkı babam gibiydim. Annem ”Çık dışarı!” diye bağırdı bana. Çıktım. Kapıyı kapadı annem. Bir şeyler demeye başladı. Kulağımı kapıya dayadım ve dinlemeye çalıştım. Dediği aynen şuydu: ” Fazla uzatmayacağım.” Sesi sakindi. Tam rahatlayacak anda silah patladı. Ya annem ya da babam vurulmuştu. Kapıyı açtım, onu gördüm: annem.