Kamp yapmak benim için çok güzel bir şeydir çünkü kamp yapınca insan kendini doğayla iç içe hissediyor ve bu duygu muhteşem. Tabii ki arkadaşlarla kamp yapmak ayrı bir güzel. 1 Mayıs Çarşamba günü hepimiz evde oturuyorduk, ben de birkaç arkadaşımı arayıp kamp yapmaya gidelim, dedim ve hepsi kabul etti. Sonra toplanıp kimsenin olmadığı çok büyük bir ormana kamp yapmaya gittik. Saat daha erkendi ama biz gece oturup sohbet etmek istediğimizden, hemen gittiğimizde çadırları kurduk. Çadırları kurduktan sonra herkese bir görev verildi. Biz tam 8 kişiydik, bir kişiye çadırları sabitleme görevi, bir kişiye masayı kurma, bir kişiye yemekleri hazırlama, bir kişiye mangalı hazırlama, bir kişiye çay hazırlama, bir kişiye çadırların içlerini hazırlama, bir kişiye ışık takma ve son olarak bana da odun toplama görevi verildi. İstemeyen görevini başkasıyla değişebiliyordu ama ben istemedim çünkü doğada yürüyüş yapmak hoşuma gidiyordu. Bana çok uzaklaşmadan odun ve dal parçaları toplamamı söylediler, ben yanıma küçük bir çanta alıp içine su ve kuruyemiş koydum ve odun aramaya başladım. Bu ormanlık alanda internet çekmediği için telefonumu yanıma almamıştım. Ben fark etmeden çadır alanından çok uzaklaşmıştım ama ayak izlerimden geri dönebileceğimi düşünüyordum ve umursamadan ileriye devam ettim. Hava iyice kararmaya başlamıştı ama soğuk değildi. Ben bir şelale bulup yanında bir sürü odun ve dal parçası topladım ve onları sırt çantama koydum. Çok yorulmuştum, o yüzden şelalenin yanında biraz kestirmenin sorun olmayacağını düşünüp biraz uyudum. Uyandığımda arkadaşlarımın beni merak edebileceklerini düşünüp hemen kamp alanına dönmeye başlayacaktım ki nerden geldiğimi hatırlamıyordum ve korkmaya başlamıştım çünkü KAYBOLMUŞTUM. Her yer birbirine benziyordu ve hava artık tamamen kararmıştı ve arkadaşlarımın sesi hatta hiçbir şeyin sesi yoktu. Çok susamış ve acıkmıştım, hemen çantamda olan su ve kuruyemiş aklıma geldi ve çıkarıp onlarla geçinmeye çalıştım. Gece bu saatte yolu bulamayacağımı anlayınca sırt çantamdaki odunları ve dalları çıkarıp ateş yaktım, saat gece olduğu için ve hava karanlık olduğundan ortalıkta yapacak bir şey de olmadığından uyumaya ve sabah yolumu bulmaya karar verdim. Belime bağlı olan fermuarlı ceketimi üzerime giyip kafamı çantama koyup uyumaya çalışıyordum, yanımda da sıcacık bir ateş vardı, aslında soğuk değildi ama yalnız olduğumdan içimde bir ürperme vardı. Ürpertiyle düşünürken uyuya kalmıştım ve uyandığımda sabah olmuştu, saatin kaç olduğunu bilmiyordum ama sabah olduğu belliydi. Hemen kalkıp eşyalarımı toplayıp yakınımdaki şelaleden yüzümü yıkadıktan sonra yolu aramaya başladım. Biraz ararken birden önümde kendi çadırımı gördüm ve ardından da arkadaşlarımı. Onlar da beni gördüler ve hemen üzerime koştular, çok mutluydum çünkü onları bulmuştum ama ben mutlu iken onlar sinirli, üzgün ve yorgundular. Beni çok merak etmişler ve bütün gece uyuyamamışlar, bunu duyunca çok üzüldüm. Sonra biraz uyumalarını söyledim. Kalktıklarında bana karşı olan hafif sinirleri geçsin diye mükemmel bir kahvaltı masası hazırladım. Tabii ki onlar masayı görünce mutlu oldular. Bütün gecemi onlara anlattım ve bir sonraki günler için odun toplama görevini bir başkasına verdiler. O gün haricinde toplam 1 hafta orada kaldık ve çok eğlendik. Siz siz olun, kampta tek başınıza büyük ormana ruhunuzu teslim edip kaybolmayın, yolu geri bulmak zor oluyor ve arkadaşlarınızla gittiyseniz eğer sizi çok fazla merak ediyorlar ve korkmaya başlıyorlar. Bu olay olmasına rağmen hala kamp yapmayı çok ama çok seviyorum. Hâlâ aynı arkadaşlarımla beraber kampa gitmeyi severiz.
Heyecanlı Kamp Macerası
(Visited 6 times, 1 visits today)