Eğer bir oyun parkı tasarlasaydım hem günümüz teknolojik oyunları hem de geleneksel oyunların oynanabileceği bölümlerden oluşan bir park yaratırdım. Bu park üç ana bölüme ayrılırdı: bir tarafta teknolojik oyunlar, bir tarafta klasik bir oyun parkı, diğer tarafta ise geleneksel oyunlar yer alırdı.
Teknolojik oyunlar bölümünde, VR koltuklarında oynanan rollercoaster ve korku treni gibi eğlenceli aktiviteler bulunurdu. Ayrıca burada spor yapabileceğiniz alanlar da olurdu; tenis, basketbol gibi sporlar yapılabilirdi.
Klasik oyun alanında ise kaydırak, tahtıravelle ve salıncak gibi geleneksel oyuncaklar bulunurdu. Bunun yanı sıra oldukça büyük bir düz alan tasarlardım; burada da halat çekme, beştaş, saklambaç, istop gibi oyunları rahatça oynayabilirdik.
Parkta, elbette ebeveynler ve çocuklar için dinlenebilecekleri kafeler de bulunurdu. Ayrıca, acıktıklarında atıştırabilecekleri hem eski döneme ait hem de günümüz lezzetleri sunulurdu; renkli macun, meyve suyu, leblebi tozu, patlamış mısır, marshmallow, dondurma gibi.
Tabii ki küçük dostlarımız için de bir alan olurdu. Evcil hayvanların sosyalleşebileceği ve oyunlar oynayabileceği özel bir bölüm tasarlanırdı.
Ve elbette, parkın her köşesinden mutlu hissettirecek müzikler çalardı. Kısacası, yediden yetmişe herkesi mutlu edecek bir oyun parkı olurdu. Gerçek dünyada böyle bir oyun alanımız olmasını gerçekten çok isterdim.