Açlık, susuzluk, savaşlar, politikacılar, kendini sürekli tekrar eden popüler müzik… Ne bu dünyanın sorunları böyle saymakla biter, ne biz insanoğlu konuşmayı bırakabiliriz. Bunun en büyük nedenleri de herkesin kendi hayat standartları dâhilinde bir şeylerden memnun olmaması. Ne demişler kiminin ekmeği bayat kiminin pırlantası küçük…
Eğer ben şu an dünyayı yönetebilecek güç ve otoriteye sahip olsaydım büyük ihtimalle her kuralı, her yasayı, her küçük detayı baştan yapardım nedeni ise; elbette ki herkesin bu kadar söylenmesi olurdu. Eğer herkes için daha iyi bir dünya yapabilirsem herkes mutlu olacaktı ancak burada bahsettiğim “herkesi mutlu etmek” kalıbı herkese arzuladıkları her şeyi vermek demek değil. Hatta bu onlara istedikleri çoğu şeyi vermemekle başlardı çünkü şu an yaşadığımız bu dünyada bireyselliği bu kadar öne çıkarmamız bencil, bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyen, kendi ve küçük çaplı çevresi dışında olanlar bütün olaylar sanki paralel bir evrende geçiyormuşçasına her gün saatlerce sanki zamanın hiçbir kıymeti yokmuş gibi erkeklerden, makyajdan konuşan “güzel kızlarımız”; tuttukları takımın oyuncu transferleri ve maçları konuşan erkeklerimiz etrafımızda her gün bizimle aynı havayı soluyabiliyorlar. Oysaki eğer bir toplum içinde yaşıyorsak fedakârlıklar artık bir gereklilik değil, zorunluluk olmalıdır. Örneğin dünyanın bir yanında küçük bir kızın ailesi ona istediği üçüncü midilliyi almıyor diye ağlarken başka bir tarafta küçük bir kızın terörün kol gezdiği bir yerde tek başına ailesine kirli ve büyük ihtimalle içinde bir sürü hastalık bulunduran bir kova suyu kilometrelerce taşımasına katiyen izin vermezdim. Mesela herkesin hayvan hakları diye bağırdığı yerlerde neden kimsenin çocuk hakları, insan hakları diye bağırmadığını merak ediyorum hele ki her yerden gelen tecavüz, öldürme vb. bir sürü haber gelirken. Ayrıca bu hayvan haklarının önemli olmadığı anlamına gelmez sadece önceliklerimizi bir kesime değil de genele yaymamız gerektiği kanaatinde olduğum için bunları söylüyorum.
En büyük değişikliği ise yargı sistemlerinde yapardım ki bu yukarda bahsettiğim insanların algılarını ve bir bakıma hayata bakış açılarını değiştirmekten daha kolay olurdu. Elbette şu anki bilgimle size gerekli yasaları yazamam ancak bence yargı sisteminin saygı tabanlı bir sistem olmasını isterdim çünkü bence işlenen her suç insan hayatına ve insan haklarına yapılan büyük bir saygısızlıktır. Bir insanın fiziksel veya mental sağlığını bozacak şekilde hareketler en ağır şekilde cezalandırılması gerektiğine inanıyorum. Bu cezalandırma ise o insanların bu toplum içerisinde bir daha yer almaması hatta gerekirse tedavi olması olmalıdır.
Kısacası yapmak istediğim en büyük şey insanların tek başlarına değil bir toplum içinde yaşadıklarını ve toplum için fedakarlık yapmanın aslında bireye de çok şey kattığını fark ettirmek olurdu. Herkesin birbirini kolladığı aynı zamanda herkesin başkalarının değerlerine hakaret edecek şekilde olmadığı takdirde kendi görüşlerini sonuna kadar savunabileceği yani herkesin herkese saygı duyduğu bir dünya yaratırdım.