Algıları insanlar yaratır. İnsanların gözlerinde oluşan figürler… Bir nevi insanlar için yazısız kurallar. 1800lerin sonuna kadar kadınlar okula gönderilmez, kadınların okuması, meslek sahibi olması düşünülemezdi. Aslında bu algıların temeli o zamanlardan kalma. Toplumsal sınırların belirlediği yaşamımızdaki sınırlar aslında yıkmamız için karşımızda hala duruyor olamaz mı?Ben insanların hayallerini gerçekleştirmek için yaşamayı seçenlerin destekçisiyim.
Genelde gözlemlediğimiz üzere cinsiyet eşitsizlikleri süre gelmekte ve bununla beraber kadınlar sektörden daha da çekilmekte. Aslında elle tutulur olan şeyin kadın istihdamı olması gerekirken cinsiyet eşitsizliği devam ediyor ve ekonomik yaşamda, sosyal alanda etkin rol oynayamıyorlar. Hayatımızdaki en belirgin sorulardan biri de asla bitmek bilmeyen ön yargılarımızdır. En büyük ön yargılardan biri de cinsiyetin mesleklere etkisidir. Hani duyduğumuz bazı sözler var ya. “Kadının sanayide ne işi var?, Elinin hamuruyla erkek işine karışma?, Başka bölüm mü bulamadın?”
Bunları kim söyleyebiliyor? Neye dayanarak söyleyebiliyor? Böyle düşünen insanların bakış açılarını neden değiştiremiyoruz ? Ben mesleklerin cinsiyetine göre ayrıldığına değil potansiyele, ilgi alanına göre ayrıldığının görüşündeyim. Eşit görmediğimiz hatta hayatımızdaki yerini aşağıda gördüğümüz kadın; Hayatımızın her alanında bir yere sahip. Kanun üzerinde kadınlar , erkeklerle eşitken insanların kendilerinde yarattıkları algıda kadınlara çalışma hayatında ve bir kaç başka alanda da değersiz tutulmaları çok acı.
Ses getirmiş bir örnekten yola çıkalım. Demir döküm bölümünü birincilikle bitirip insanların tabularını yıkmayı hedefleyen güçlü kadın… Sanayideki en ağır işlerden biridir. Kadınları yakıştırmazlar. Hatta kadınları o çevreden baya uzak tutukları için kadınların bazıları bilmiyordur bile. Bu bölümü tek kadın olarak birincilikle bitirmesine rağmen onca iş başvurusundan elinde kalan kadın olduğu için gelmiş reddedilmeleri biriktiren bir kadın bizim örneğimiz. Derecenin önüne “cinsiyet” takıntısı geçmiş oluyor. Ama çoğu erkeğin yapmadığını yaptığını döküm bölümündeki herkesi geçip birinci olduğunda kanıtlamıştı oysa.
Bu algı kızlar okumazsa ev hanımı olur ama erkek okumaz ise de tamirhaneye veririz en azından çalışır denilen zamanlarda baskındı. Neden okumayı başaramamış erkeğin bir mesleği varken kadının yok? Kadın neden tamirci olamıyor, erkek neden evde ev işi yapamıyor? Hayallerimizi biz çocukken gördüğümüz kitaplara, duyduğumuz şeylere, izlediğimiz çizgi filmlerdeki en sevdiğimiz karakterlere göre süslemez miyiz aslında? Algılarla dış etkenlere maruz kalmış hayaller mi yoksa özgürlükle bolca istekle, olmazsa olmaz algısıyla kurulan hayaller mi ? Her gördüğümüz şeyi dıştan baktığımızda yaptığımız yorumlar tamamı ile destekliyor oluyor mu? Her şey gördüğümüz bizi toplumsa ayıran genel özelliklerden mi ibaret? Neden bu kadar cevapsız soru var. Neden…
Algılarla yüklediğimiz anlamları kırmak için elimizden gelenin fazlasını yapmak için çabalayan insanlardan olmalıyız her zaman. Neden en iyi taksici bir kadın olamasın? Neden en iyi işçi kadın olamasın? Nedenlerle dolu soruların çeliştiği yerlerde doğruyu çoğunluk gösterir gibi olur. Azınlıkta kalanların algısı gerçek doğru olsa da o bakış açısıyla bakılmaz onlara. Herkesin doğru olduğunu düşündüğü çoğunlukta kalan kısım illa doğru mudur? Bence değildir. Doğruluk kavramını insan kendi sınırlarına göre belirler. Sınırları geniş olanın ve dar sınırlı olanların doğrusu genelde tutmaz ama insanlar kendi doğrusuna göre hayatı şekillendirdiğine göre biz şimdi ne düşüneceğiz?