Kalbimiz atmak için mi atar? Yoksa sevmek için mi atar? İnsan, kalbinin attığını birini sevdiği an anlar. İnsan sevmek ister, sadece karşı cinsten birini sevmek değildir bu sevgi. İnsan sonbaharda ağacın dalında kurumuş ve düşmek üzere olan bir yaprağı da sevebilir. Önemli olan o yaprağı bütün kusur ver benliğiyle sevmektir. Yalnızlıktan kaynaklanan sevgi insana mahsus mudur? Peki, sevgi mi yoksa yalnızlık mı paylaştıkça bir kartopu gibi artarak büyür?
Sevilmek dünyaya gözümüzü açtığımız o an başlar. O kalabalık ve kahkahaların içine doldurulduğu, hatta zorla sıkıştırıldığı o hastane odasında hayatımızın en büyük sevgi seliyle karşılaşırsınız. Belki de hayatınızda bir daha o kadar büyük bir sevgiyle karşılaşmayabilirsiniz. Neden bu dünya için hiçbir şey yapmamışken bu kadar insan büyük bir coşkuyla sizi karşılar? Kendi canından can olduğunuz için anneniz ve babanız sizi karşılıksız ömür boyu severler. En azından hayatınızda iki kişi sizi bütün kusurlarınızla sevecektir. Bu kadar sevilme aşamasından sonra artık siz sevmeye başlayacaksınız. İlk seveceğiniz varlık muhtemelen birinci yaş gününüzde alınan kocaman kahverengi pelüş oyuncak ayınız olacaktır. Yaş aldıkça sevgimizi yönelttiğimiz şeyler ve sevgimizin gerçekliği de değişecektir. Her şey sırasıyla olursa ilk defa kalbinizin başkası için attığını anaokulundaki civcive benzeyen sarışın mavi gözlü çocuktan anlayacaksınız. Annenizle ona götürmek için kurabiye ve kekler yaparsınız ve eğer şanslıysanız bir tatlıyla ilk sevgi zaferini kazanmış olacaksınız. Kalbinizin ilk yandığını ise lisede sevginize karşılık görmediğiniz o an anlayacaksınız. Ergenliğin etkisiyle beraber kısa çaplı bir ağlama sezonu ve çikolata komalı günler geçireceksiniz. Ama bu kadar tecrübeden çıkaracağınız en büyük tecrübe ise sevmek her zaman karşılıksızdır ve hiçbir zaman mutlu sonla bitmez. Biten her sevginin ardından yeni sevgiler büyür yeşerir kalbimizde. Dediğim gibi yalnızlık insana mahsus olsa kalbimiz ne işe yarardı ki?
Büyüdüğünüzde, yani evlendiğiniz zaman eşinizi bütün kusurlarıyla sevmeyebilirsiniz. Ama onlar bile gözümüze hoş gelebilir. Ebeveyn olduğunuz zaman çocuğunuz doğduğu an kusursuz bir varlık olarak betimlenebilir gözünüzün önünde. Zamanla, büyüdükçe hayat bize kusur ve hata ekler. Her hatanın, her kusurun seveni elbet bir gün bulunur. Önemli olan kusursuz olmak değil. Kusurlarınızla beraber büyüleyeceğiz, seviceğin ve seveceğiniz insanlara sahip olmaktır. Hayatta en güzel şey tüm kusurları bilinmesine rağmen sizin hala muhteşem olduğunuzu düşünen birisinin olmasıdır.