Yalnızlık bu koca evrende uydu olmaya benzer. Herkesin dünyasına tepeden bakarsınız ama bir parçası olamazsınız. Ya da yoldaki bir çakıl taşı herkes üstünüze basar, ezer, tekmeler yolun ortasında bir hiçlikte gece gündüz beklersiniz. Çayınızdan bir yudum alırken, işten eve döndüğünüzde, haftasonu arayacak biriniz olmadığını farkettiğinizde işte o zaman anlarsınız yanlızlığınızı. Sizi bir kara delik gibi içine çeker yavaş yavaş kaybolursunuz, kaybolduğunuzda ise ne siz kendinizin farkında olursunuz ne de çevrenizdekiler. İşte o zaman o çakıl taşı siz olursunuz. İnsanlar üzerinize basar, ezer unuturlar sizi ya da siz yavaş yavaş kendinizi.
Yalnızlık bir hastalıktır. Tedaviside insanlardır. Yalnızlık sizi ruhsal ve fiziksel olarak çökertir. İlk başta ruhsal çökmeler ve ataklar başlar. Depresyon, bilişsel gerileme gibi psikoloji rahatsızlıkları tetikler. Fiziksel olarakta kanser, kalp rahatsızlıklar gibi hastalıkların riskini artırdığı söylenir. Yalnız olan insanlar kendini suçlar, kendini değersizleştirir ve insanların sevgisini hak etmediğini düşünür. Stres, içe kapanıklık gibi şeylerinde anahtarıdır. Bir kez bu kapıyı açtıysanız geri kapatması zor olacaktır. Her şey zaman aldığı gibi tedavi olmanızda zaman alır ve doğru tedaviyi bulmak da zaman alacaktır. Anton çehov’un da dediği gibi ”Kendini yalnız hisseden kimse için, her yer çöldür”. Bu çölden çıkmak için yardım istemeniz gerekli. Sonuçta ne demiş atalarımız ”Yalnız kalanı kurt yer.”
insanların düşünebilmesi için yalnız kalması gerekir ve yalnızken insanlar yeni fikirlere ve buluşlara imza atabilirler. Bu doğrudur ama burada bahsedilen yalnızlık diğer yalnızlıkla aynı değildir. Bu yalnızlık kendinizi bir süre düşünmek için kendinizle yalnız bırakmaktır ve her insanın bir süre yalnız kalmak ihtiyaçları arasındadır. Burda bahsettiğimiz yalnızlıkta tek başınızayken beyninizi boşaltıp kendinizi düşüncelerinizle ve fikirlerinizle yalnız bırakmaktır. Diğer bahsettiğimiz yalnızlıksa çevresinde konuşabileceği, dertleşip, zaman geçirebileceği, sevgi görüp değerli hissedebileceği kimsenin olmamasıdır. Albert Einstein dediği ”Sessiz bir hayatın tekdüzeliği ve yalnızlığı, yaratıcı zihni harekete geçirir.” düşüncesindeki yalnızlıktan kastı bence bahsetmiş olduğum, bir süre yalnız kalma, kendisiyle bir süre özel vakit geçirme durumudur. Yalnız kaldıkça da insan daha derin düşenebilir. Günlük yaşantıdan örnek olarak, düşünmemiz gereken bir durumda ‘’yalnız kalıp düşünmem lazım’’ deriz ya da bir şeye odaklanmışken ‘’beni biraz yalnız bırakabilir misiniz?’’ deriz.
Yalnızlık iki türlüdür biri ruhsal ve fiziksel yalnızlıktır. Diğeri de zihinsel yalnızlıktır. Ruhsal yalnızlık insanı yer bitirir. Her günün başlangıcı ve bitişi de aynıdır. Gün başlasada, bitse de hiç bir şey değişmez. Çoğu kişi hatta güne başlamak uyanmak yataklarından kalkmak istemez. Yalnız olmak içe kapanıklıktır. Çevresinde zaman geçirebileceği kişi barındırmamasıdır. Zihinsel yalnızlıkta ihtiyaçtır. Bir süre kendine vakit ayırma ve düşünme durumudur. Günün sonunda kendinizle baş başa kalıp günü değerlendirmek ve doğru kararlar alabilmek içinde kendinizle baş başa kalıp düşünmek önemlidir.