Bu kızın yaptığı son şey artık bardağı taşıran son damla olmuştu. Bu ana kadar yaptığı her şeye tahammül etmiştim. Sabır taşı olsa şimdiye çoktan çatlamıştı. Bir hışımla oturduğum sandalyeden kalktım. Arkamdan birçok kez bağıran Pelin’e hiçbir açıklama yapmadan kafeyi terk etmişti. Yağmurlu havayı aldırmaksızın hızlı adımlarla yürüyordum. Kafamı kaldırıp kasvetli gökyüzüne baktım. Çoğu kişinin nefret ettiği bu hava aksine beni kendine çekiyordu.
Arkamdan gelen adım sesleri Pelin’den başkasına ait olamazdı. Arkama hızla dönüp Pelin’e peşimden gelmemesi için ısrar ettim. Gittiğinden emin olduğumda yoluma kaldığım yerden devam ettim. Kafamı kaldırıp kasvetli gökyüzüne baktım. Çoğu kişinin nefret ettiği bu hava aksine beni kendine çekiyordu. Şu ana kadar yaptığı her şeye katlanmıştım ama eğer aileme bir şey yapma cüretinde bulunuyorsa o zaman mezarını kendi elleriyle kazmalıydı. Bu kadar senedir düşmanım olup bunu öğrenememesi ve beni bu noktadan vurmaya çalışması onun açısından hiç iyi sonuçlar doğurmayacaktı.
Montumun cebinden telefonumu çıkardım. Mesaj kısmına “Yarım saate her zamanki yere gel…” yazdım. Mesaj bekliyor olacak ki hemen “Geliyorum.” diye cevap verdi. Kalabalık ve dikkat çekebileceğimiz bir yerde buluşamazdık bu nedenle her zaman buluştuğumuz yer olan şehrin biraz uzağındaki uçurum kenarında buluşacaktık. Yaptıklarını duyduğum andan beri istediğim şey intikamdan başkası olamazdı fakat soğukkanlı olmak zorundaydım. Sinirlenmek basit insanların ihtiyaç duyduğu bir yoldur. Tecrübeli insanlar bu konuda ustalaştıkları için sinirlenmek yerine direk intikam alma aşamasına geçerler. Gideceğim yerin uzaklığını hesaba katınca, oraya yürüyerek gitmenin imkansız olduğunu fark ettim. Hemen yolun kenarından bir taksi çevirdim ve gideceğim yeri tarif etmeye başladım.
Aklımdan bir sürü plan geçirip derin dünyalara daldığımı taksicinin bana seslenmesinden hemen sonra anlamıştım. Bütün hepsini aklımdan savuşturdum ve taksiden indim. Uçurum kenarına yaklaştığımda gördüğüm siluet git gide netleşerek yerini detaylara bırakıyordu. “Neden yaptın?” Sorduğum sorunun ardından yüzünü bana döndü ve bana aşağılayıcı bir tavırla baktı. “Seni buraya kadar getirtecek şey çok önemli olmalı. Demek ki seni her zaman ailenle vurmak gerekiyor.” Sinirlenmemek için kendime söz versem de bu söylediklerinden sonra sakin kalmam imkansızdı. “Eğer bir daha…” “Aileme bir şey yapma teşebbüsünde bulunursan…” “ Seni…” söylediğim her kelimede ona doğru bir adım atıyordum. O da birer adım geri gidiyordu. Son kelimemi söylemek için ağzımı açtığım sırada büyük bir adım daha atmıştım. Tam o sırada dengesini koruyamayıp geriye sendelemişti. Ani bir refleksle onu tutmaya çalışsam da bunun için çok geç kalmıştım. O an büyük bir şaşkınlıkla ellerimi ağzıma getirdi. Her şey birkaç saniye içinde gerçekleşmişti.
Ondan tamamen kurtulduğumu fark ettiğimde, rahatlamıştım. Dışarıdan fazla gaddarca gözükebilirdi lakin bu bana yaptıklarının yanında bu bir hiçti. Arkama döndüğümde gördüğüm manzara beni bir hayli şaşırtmıştı. Karşımda Pelin duruyordu. Yuvasından çıkmak üzere olan gözlerini uçurumun dibine sabitlemişti ve şaşkınlıktan titriyordu. Ona yaklaşıp bana bakmasını sağladım. “Sakin ol ve bana odaklan! Buradan bir an önce gitmeliyiz.” Şaşkınlığını hala üstünden atamamıştı ve kekeleyerek de olsa birkaç kelime söyleme gayretinde bulundu. “Ama o-ona ne ol-acak?” “O artık öldü! Fazla vaktimiz kalmadı, bu durumdan bir an önce kurtulmalıyız. Sen de artık bu işin içindesin ve bana yardım etmekten başka şansın yok.”
Daha fazla burada kalamazdık bu nedenle bulabildiğim en erken uçakla yurt dışına kaçacaktık. Sabah’ın erken saatlerinde Pelin ile birlikte apar topar havalimanına gittik. Hızlıca kontrollerden geçerken Pelin’in dünkü olayı hala atlatamadığını fark ettim. Yüzündeki endişe hemen fark ediliyordu ve sürekli arkasına bakıyordu. Ne olduğunu anlamak için arkamı döndüğüm sırada hızla yürüyen güvenliklerin neden geldiklerini anlamaya çalıştım. Pelin’e döndüğümde ise sessizce “Özür dilerim.” dediğini duydum. Ona hayal kırıklığıyla bakarken aynı zamanda kaçmaya çalışıyordum. Kafamda hissettiğim ağrı ise buna engel olmuştu ve yere yığılmıştım…
Ne olarak adlandırırsanız adlandırın; belki delilik, belki salaklık… Bu yaptığım her şeyin bir nedeni var. İnsanların hak ettiklerini yaşamalarını sağlamak. Eğer böyle devam edersem daha bir sürü insanın daha canını yakmam gerekecek ve bundan pişmanlık duymayacağım…