HER KAPI UMULAN YERLERE AÇILMAZ.

Her sabah okula gitmek için aynı yoldan geçiyordu ama bu sabah her şey farklıydı. Gözlerinin önünde birdenbire beliren parlak, altın rengi bir kapı, onu başka bir dünyaya davet ediyordu. Kapıdan girdiği anda göz kamaştırıcı bir ışık gördü. Beş yaşındaki küçük Ali, ne olduğunu anlayamadan bir anda şiddetli bir acıyla yere düşmüştü. Kendine geldiğinde bir hastane yatağında uyanmıştı ve hiçbir şey hatırlamıyordu.

Yataktan kalkıp etrafa bakınmaya başladı. Yatağının yanında bir kâğıt gördü ve üzerinde şunlar yazıyordu:

“Ali Azim Yıldırım
2 yıldır komada, yoğun bakımda tedavi görüyor.”

Yanına baktı ve bir fiş gördü. Aslında 2 yıldır bitkisel hayatta yaşıyordu. Peki, nasıl hayatta kalmıştı? Ali hızla hastaneden çıktı ama kimse yoktu. Her yer yıkılmıştı. Bir tabela gördü ve tabelada insanların Mars’a yerleşme projesinden bahsediliyordu. İnsanlar dünyayı terk etmişti ve hastane yatağında yatan küçük Ali’yi unutmuş, fişini çekmeden bırakmışlardı. Zamanla hastane binasında çıkan otlar ise gazlarını salarak bir şekilde Ali’nin iyileşmesine sebep olmuştu. Milyonda bir ihtimal gerçekleşmiş, Ali hayatta kalmıştı.

Yoksa öyle mi?

Tabii ki hayır. Aslında Ali engelli bir çocuktu ve her şey, ilk gördüğü “altın kapı” olayında başlamıştı. Ali yere düşüp güneşe baka kalınca durumun ciddiyeti fark edilmiş ve akıl hastanesine kaldırılmıştı. Ancak Ali bir gün hastaneden kaçtı ve bir daha bulunamadı.

Ali’nin bu üzücü hikâyesi, bize açılan her kapının fırsat kapısı olamayacağını gösteriyor. Her gördüğümüz fırsata düşünmeden atlamamamız gerektiğini sert bir şekilde hatırlatıyor.

(Visited 5 times, 1 visits today)