Kimi zaman hedefler belirleriz ve o yolda yürüyemeyiz. Sadece başarmaya odaklanır, başaramadıklarımıza dönüp bakmayız bile. Hayatta başarısızsak, bir sebebi de budur. Bazen yapamadıklarımız ya da peşinden gidip başaramadığımız hayallerimiz bizi daha çok gözü pek bir kişiye dönüştürmeli.
Hayatımız boyunca düşmeliyiz ki, kalkmayı becerdiğimiz zaman kendimizle gurur duyalım. Yani her zaman başarmak zorunda değil, her zaman merak etmek ve bir şeyler için çabalamak zorundayız ve başaramadıklarımız için de yeise kapılmamalıyız. Sonuçta kimsenin hayatı toz pembe değil öyle değil mi? Ne de olsa mükemmelliğin de bir sınırı var. Yeri geldiği zaman bazı şeyleri başaramamak gerekir. Sonuçta her hikâyenin sonunda başka bir öykü gizli.
Önümüze sunulan her fırsata evet cevabını vermek, cahilliktir. Araştırmadan, neyi sevdiğini bilmeden her şeye evet demek bir süre sonra yıpratır. Önüne geçemediğimiz bir engele takılı kalmak sadece can yakar. Kimse ilerisinde ne olacağını bilemez. Belki dikenli yollar serdiler ayaklarımızın altına? Bazı şeylere hayır demeye cesaret edebilmek, insanın kendine olan saygısını belirtir. Yapılan bir hatayı ya da gelişemeyen bir hedefi defalarca düşünmektense ileriye dönük hareket edebilmek daha güvenilir ve başarılı kapılar açar. Geçmiş, biz izin verdikçe içimizde yaşamaya devam eder.
Yeniliklere perde aralamak kimi zaman zor ve ürpertici olsa da, yolun sonunda hiç beklemediğimiz sürprizler ve tamamlanmamış masallar görürüz. İşte o masalların sonunu, biz kendi kalemimiz ile tamamlar, istediğimiz gibi sonlandırabiliriz. Çünkü o bizim masalımız.
Kendimizi bazen değiştirmeli ve tek düze yaşanan hayatımıza renk katmalıyız. Yeniliklere açık olmalı, farklılıklara kapı açmalıyız. Bizi neyin mutlu edeceğini sadece deneyerek anlayabiliriz. Ulaşamadıklarımızı geride bırakmalı, daha özellerine yol vermeliyiz. Geride bırakmalıyız dün olduğumuz kişiyi.
Görmek, dinlemek, anlamak yetmez bazen, harekete geçmek gerekir. Bir şeyler için savaşmak bazen en büyük zaferi beraberinde getirir. Kalbimizin istediği yere gitmek bazen mantıksız geilr ama denemekten ne çıkar? Fakat dönüş yolunu beynimizden beklersek, asıl sorunu o zaman yaşarız. Gittiğimiz gibi dönmeli, düştüğümüz gibi kalkmalıyız.
‘’SAÇMA’’nın önüne geçip bizi hiç beklenmedik yerlere sürükleyen yollarda ilerlemeliyiz kimi zaman. Tıpkı Ömer Seyfettin’in de dediği gibi ‘’ Hayat hiç perdesi kapanmayan bir sahne.’’ Teceddütler ile dolu.
Hayat ile nasıl mücadele edeceğimizi sadece biz bilir ve hayatımızı sadece biz yönetebiliriz. Dostoyevski’nin Suç ve Ceza kitabında dediği gibi ‘’Bir ip ile intihar da edebilirsin, salıncak da kurabilirsin. Hayatın ipleri senin elinde.’’İstediğimiz gibi hayal kurabilir ve yaşayabiliriz. Ne de olsa bizi diğer canlılardan ayıran en belirgin özelliğimiz özgürce, hiç sonu yokmuşçasına düşünebilmek değil mi?
Masal diyarı gibi. Beklentin var ya da yok, kendine hayal kurmaya izin verdin ya da vermedin. Hayattaki yegâne amacın karşına ne çıkarsa çıksın onunla sadece yüzleşmek olmamalı, bazen kapılarını kapatmalısın eski şeylere ki yenileri girebilsin. Bazı şeylerin üzerine düşünmez ve plan yapmamalıyız. Ama kaç yaşında olursak olalım çıktığımız yolun sonunda koşarak etrafta çığlık atmayı isteyeceğimiz bir hayata sahip olmalıyız. Ne de olsa ipin ucu bizde değil mi?
‘’Yaptığımız şeyler kadar yapmadıklarımızla da gurur duyuyorum.
Yenilik binlerce şeye hayır demektir.’’
Steve JOBS